5 Şubat 2013 Salı

What's going on ?


Şimdi size çok, ÇOK uzun bir yazı yazacağım. Bu yazı benim son 1 aydır zamanımı neye harcadığım, neyle ilgilendiğim ile ilgili olacak.
Hani insanların hayatında bazı dönemler olur ya, birşeye takılırlar; bu takıldıkları şey kitap, dizi, grup, bir insan(gerçek hayattan yada ünlü) yada sevgili olabilir, hiç farketmez. Bu örnekleri verdim çünkü hayatımın dönemlerinde bu örneklerden hepsinin takıntısına sahip oldum.
Hoşlanıp takıntı haline getirdiğim bir kaç insan oldu, sonlarının nasıl bittiği bambaşka hikayeler tabi kii.
Ünlü olup asla ulaşayacağım bir insan - bir gruptaki insan oldu. Bir de denemez, bir kaç tane yine.
Deli gibi takıntılı olduğum kitap serisi oldu.
Dizi oldu mu tam emin değilim, hayatım boyunda her zaman 20+ dizi izledim, aralarından ayrım yapmaya, tek bir tanesini seçmeye bile gerek yok ben dizi takıntılı bir insanım ve hala da öyleyim.

Çünkü insanın kendini, uğraşlarını, vaktini, beynini, kalbini-hislerini ve bütün sevgisini bir şeye hatta tek bir şeye verme ihtiyacı oluyor. Benim oluyor, Helene'yle çok konuştuğumuz bir konu çünkü onun da oluyor. İnsan o uğraşa kendini vermediği zaman çok boş oluyor, sanki ne için yaşadığını bile bilmiyor, bir amacı, gayesi olmuyor. Bir ŞEY için yaşamıyor. O şey hayatında yok ve bomboş yaşıyor.
Yani ben kesinlikle böyle bir uğraşa ihtiyaç duyuyorum. En uğraşım üstünden 5 ay gibi bir zaman geçti ve bana o 5 ayı sorarsanız, size ne yaptığımı özetleyemem. Arkadaşlarım vardı, derslerim vardı, özel insanlar vardı evet. Ama bir uğraş yoktu, o zamanı değerli kılan benim bütün ilgimi çekip o ayların üstüne imzasını atacak birşey yoktu. Keşke onu bulmam bu kadar uzun sürmeseydi. Ama sonunda buldum.
Bulduğum da, o olduğunu anladım! Hala kalbimi hızlandıracak güzellikte bir uğraş, hala- verdiğim onca saate, geceye, uykusuz saatlere rağmen yahu. Şimdi ne olduğunu okuyunca hayal kırıklığı da olmasın. Sadece ilgilendiğim bir başlık, ne denir, ilgilendiğim bir konu başlığı bu. Daha fazlası değil.

Ayrıca homofobik ve insanların görüşlerine yada cinsel tercihlerine saygısız bir insansanız, bu sayfayı terketseniz iyi edersiniz. İnsanların düşüncelerine saygı duyarım ve insanları terslemekten hoşlanmam ama kimsenin kendini bilmezliğine ve saygısızlığına katlanmayacağım.

En sevdiğim cümle şudur; love is love, love is equal.
Kimi sevdiğiniz önemli değil, nasıl sevdiğiniz önemli diyen Debbie'ye deliler gibi katılıyorum. Bu sözünü 20 bölüm önce falan söylemiş olmalı fakat hayır, unutmak mümkün değil. Ne kadar vurucu bir cümle.
Kimi sevdiğiniz değil, nasıl sevdiğiniz önemli.
Bütün mesele de bu değil miydi zaten ? Herşey burda başlamadı mı ?
Ve herşey yine burda bitti.

Bütün kalbimle inandığım bir kaç şeyler de var, şöyle ki;
Herşey o insanın sıfatına, dış görünüşüne bağlı. Ama insan bunlardan hiçbiri değil.
Sen, dış görünüşün değilsin, yada giydiğin o "para" değeri yüksek kumaş parçaları değilsin.
Sen iş yerindeki rütben değilsin ve sen oturduğun ev, oturduğun semt, evinin mobilyaları hiç değilsin.
Bu görüşler benim dini inancıma o kadar uyuyor ki, homoseksüelliğin günah ve yasak birşey olması beni çelişkiye düşürüp duruyor.
" Gay, hetero, özürlü.. neden herşeye etiket koymak zorundayız ? " (Yine bir diziden)
Demek istediğim, neden İNSAN olarak kalamıyorlar ? Neden gay grubuna dahil olmak zorundalar ?
Neden zenci olmak zorundalar ? Ten renkleri farklı evet ama senden farkları ne ? İnsan olarak senden farkları nedir ? Neden onlara insan muamelesi yapılmadığını anlamak çok güç. Peki neden ırkçı olmak zorundalar ? Bu isimleri vermeseydik acaba bu gruplar ve AYRIMLAR bu kadar büyümez miydi acaba ?
Ama daha bu kavramları ufak ufak kabullenenen toplumumuz için, çok mu fazla bu benim bahsettiğim şey?
Sonra da diyorum ki, batıyı örnek alarak giderek ahlaksızlaşıyor muyuz ? Bilmiyorum.
Bazen çok derin bir çelişkiye düşüyorum. Ama benim çelişkiye düştüğüm yer farklı.

Adaletse, adalet. Benim için adalet çok önemli birşey. En yakın arkadaşım da olsa, ailem de olsa adaleti korumaya çalışıyorum. Adalet kavramının aile ve yabancı insan olmasına göre farklılık gösterdiği, bu kavramın delicesine yozlaştığı bir toplum da ne kadar yapabilirim ve yapıyorum bilmiyorum ama bildiğim birşey varsa o da yapmam gerektiğidir..

Ama konu gittikçe sapıyor, gece gittikçe kararıyor.

Yarın doktor randevum olmasa sorun değil diyip bir an taslaklara kaydedesim ve gidesim geldi ama hazır kelimeler dökülürken onlara dur demek olmaz.
Yoksa başımı yastığa koyarım ve kelimeler boşa dökülür, saçılır sonra da buhar olur, duman olur gider ha.
Duman yazım geliyor da aklıma, öyle şeyleri çok seviyorum. Öhöm, toparlanalım bakalım.
Dedim demesine ama çok geç olmuştu, bunu taslaklara kaydedip yattım o gün, 31 şubattı. 4 şubatta devam ediyoruz, bakalım nerelere geleceğiz.

İşte hayatım boyunca zaten adaleti ve eşitliği savunmuştum. Hiçbir zaman gaylere karşı kötü bir tutumun da olmamıştı. Ama seviyor muydum, hayır özellikle ilgilendiğim birşey değildi. Onlar kendi hayatlarına baksınlardı, ben kendi hayatıma. Ama işler, onların canlı örneğini gördüğüm zaman değişti.

Canlı örnek diyebilir miyiz bilmiyorum. Çünkü gerçekten öyle olup olmadıklarını bilmiyorum, böyle bir açıklama yok. Ama iki en yakın arkadaşın birbirine davranışı olabileceği gibi, platonik yada açık bir romantik ilişki de olabilir. İşte öyle iki çocuk vardı. Biri diğerine baktığında diğerinin gözleri parlar, sarıldıkları zaman benim kafamdan kalpler çıkardı. Neden bilmiyorum, keşke bilsem ama artık iki erkeğin romantik ilişkisi hatta kardeş kadar yakın ilişkisi (bromance) çok seksi!

Yani şuna bakıp nasıl beğenmez bir insan, garip geliyor artık.




Yani son zamanlarda, eskiden hiç hoşuma gitmediği halde, 2 erkeğin birbirlerine olan derin duyguları-sevgileri kadar etkileyici birşey olmadığına karar verdim. Öncelikle bu hell sexy birşey, sonrasında ise şimdiye kadar binlerce kez kadın/erkek ilişkilerini her yerde ama HER YERDE gördüğüm-üz için bana sıradan gelmeye başlamış olabilir diye düşündük bir arkadaşımla.


Birde şöyle şeyler var, bir hayran grubu içindeyseniz bilmenizde fayda var:

Fandom : Bir şeye aşık veya aşırı derecede düşkün insanlar grubu.

Ship : Romantik ilişki.
Shipping : Ship'lemek olur kendisi, iki insanın romantik bir ilişkide olmasını istemektir.
Shipper : Bu ship'leme işini yapan kişi olur kendisi.
Otp : Çok sevilen çiftler için kullanılır. 
Örneğin Larry Shipper : Louis ve Harry'nin romantik bir ilişkide olmasını isteyen kişi.

Bunları aşağıda kullanabilirim, vereyim şimdiden dedim.



Sonra Larry came along. Tumblr'da bir gif gördüm ve aylarıma mal olacağını bilemedim.


Hangi ikisi olduğunu tahmin edersiniz sanırım :) Aralarında o kadar özel bir bağ var ki, bakmaya kıyamıyorum. Beraber çok mutlular, gözleri parlıyor. Başlarda da onların bir ilişkide olduklarının düşünülmesi hoşlarına gitmişti, espriler yapıyorlardı, ama abarttılar yani elbette abarttılar! Böyle bir güzellik bulunup kendi haline bırakılamazdı. Sonra onlar bu olaydan sıkılmaya başladılar, anlaşmalı oldukları şirketle de sorunlar yaşamaya başladılar. Çünkü birbirlerine aşık olduklarını kabul ederlerse bir çok insanın tepkisini çekebilirlerdi ve bundan çekindiler. Bu sefer tam tersine, bütün bu olayın üstünü kapatmak istediler. Önce Lou sevgili edindi, 1 seneden fazladır beraber. Aralarda Harry'nin sevgilileri oldu ama uzun sürmedi. En sonra Taylor'dan ayrıldı. Sanki Harry ondan başkasıyla olmaya dayanamıyormuş, deniyormuş ama olmayıp ayrılıyormuş gibi geliyor bana. Onun aksine Lou poker face'ini çok güzel koruyor, sevgilisiyle yakınmış görünümü vermeye çalışıyor ve Harry'le temasta ve yakınlıkta olmayı reddediyor. Bu kalbimi o kadar kırıyor ki. Tanımadığım etmediğim iki insanın arasındaki ilişki beni o kadar etkiliyor ki, kalbime dokunuyor. Kırılıyorum, üzülüyorum. Bu olay "happy birthday dude"a kadar gitti. Bir insan neden bu dünyada en yakın olduğu insanın doğum gününü böyle kutlar ? Yakın bile olmasalar -ki delicesine yakınlar- aynı gruptalar, yılın yarısını dipdibe iç içe geçiriyorlar. Bu yüzden Louis'nin Harry'e duyguları nasıl bir baskı ve saklama isteği altında düşünmek bile istemiyorum..
Ve onlar bunun üstünü kapattıkça, onları çift olarak gören insanlar yani shipper'lar daha da alevleniyor, bunu onlara şirketin yaptığını düşünerek şirkete ateş püskürtüyorlar, savaş açıyorlar falan filan.

Olaylar benim açımdan budur. Bence Harry, Lou kabul ederse açıklamaya daha yakın ancak Lou hazır değil. Öyle hissediyorum. Onlar açıklayana kadar da, onları deliler gibi shiplemekten çekinmiyorum. Onlar kadar birbirine yakışan bir çift asla yok, herkesin önüne geçtiler. 

Şimdi tarafsız bir yorumunuzu istesem çok mu şey isterim bilmiyorum. Sizce bu iki kişinin arasında romantik hiçbirşey yok mu ? Sadece bramonce mi ?
Ayrıca şöyle birşey var, çok fazla sevdiğim bir shipper herşeyin nasıl başladığıyla ilgili bir değerlendirme yapmış.Son paragrafa deliler gibi katılıyorum.

Harry'nin eline dikkat :)


 Sarılmalarında çok özel birşey var. Her sarılmalarında. Bana mı öyle geliyor ?

Burda Harry "Now kiss me you fool" diyor, resmen diyor!



Bence açıklanacak pek birşey yok, herşey ortada. Siz hala bunun romance değil de bromance olduğunu düşünüyorsanız, I will pray for you.


Sonra supernatural meselesi var.
Supernatural'ı ne kadar sevdiğimi farketmem beni hüzünlendiriyor. Çok uzun zamandır bu yolda yürüyorum. Onlarla büyüdüm desem yalan olur mu ? İlk çıktığından beri, 2005ten beri onlarlayım ben. Abilerim, annem, kuzenlerim, ben beraber izlerdik, az mı eğlendik ? Evimizin ana mevzusu az mı Dean ile Sam oldu ? Castiel'i nasıl sevdiğimi duymayan birileri kaldı mı ? *spoiler* dizi de Castiel öldüğü zaman annem az mı uğraştı beni geri geleceğine ve üzülmemem gerektiğine ikna etmek için. Nasıl sevdiğim anlatılmaz.
Bunların yanından Dean ve Castiel o kadar gerçek ki, acı veriyor. Resmen son bir haftadır spn'ye bulanmış haldeyim, duygulanıyorum sürekli, gözlerim doluyor. Her zaman vardı ve her zaman olduğu ne kadar sevdiğimi farketmemişim. Bitmeye yaklaştığında, sonunu gördüğümüzde anladım. Hep Helene yüzünden bunlar, o izlemeye başladı, ben kaldığım bölümden devam ettim. Sonra duygu selleri salya sümük.
Ayrıca o kadar çok otp'm var ki. Hikayelerin içine gömün beni.
Sam/Dean - Wincest. Hakkında hem söylenecek çok şey var hem de yok. İnanılmaz bir bağ, kardeşlik. Koşulsuz sevgi, koruma. İkisinin de hayallerine rağmen hep birbirlerinin yanında olma. *spoiler* gerçi izlediğim son bölümler yüzünden Sam'e çok kızıyorum, deli gibi kızıyorum. Onu bırakıp giderse, kızgınlığımı hayal bile etmeyin hatta. Korkuyorum falan bu işin sonu ne olacak diye. Hem şimdi Sam bırak bebeğim senin kadınlarla işin ne ? 2 erkeğin birbirine yakıştığı gibi asla kadın erkek birbirine yakışmıyor ki..
Cass/Dean - Dastiel - MY BIG LOVE. Yani Larry'den sonra en sevdiğim çift.
Larry'den önce de vardı, çoook önce vardı ama Larry bir başka efendim.
Sam/Ruby *spoiler* ihanetten sonra bile ben Ruby'i hep çok sevdim. Lilith'i de hep çok sevmişimdir.
Şeytanlarla uğraştıları bölümleri, işte gate of hell'in açıldığı bölümleri hep çok sevmişimdir.
Aklıma the colt geldi, ah canım benim. Sonra da bıçak var.
Lucifer'i ÇOK severim. Özellikle *spoiler* Sam'in beyninde bıraktığı damage, kafasının içinde sesler.
Nedense Sam'i kandıran yada Sam'le uğraşan şeyleri hep çok sevmişim.
Şeytanlardan sanırım sadece Crowley'i sevemedim. Hiçbir zaman sevmedim, sevemedim ve niyetim de yok.
Sam/Lucifer dediğim gibi, çok sevdiğim ama malesef çokta uzun sürmeyen bir çift oldu. Uzun muydu ya da? Bilemedim ben biraz karışık izlediğim için zaman kavramım karıştı bu dizide.
Ruby'i Lilith'i dün gibi hatırlarken, leviathanları pek önemsemiyorum, dikkat etmiyorum sanki. Purgatory - araf olayı da ne kadar hoşuma gitti tartışılır. Tam bir bilgi sahibi değilim ama bir ara yapımcı mı yönetmen mi ne bir değişiklik oldu, işte onun yaptığı sezonları ben pek sevemedim gibi sanki. O olayı da tam bilmediğim için yanlış birşey söylemeyeyim.
Ayrıca Ruby dışında hiçbir kadın karekteri yakıştırmıyorum ben bizim çocuklara.
Bizim çocuklar onlar resmen. Dizi ilk yayınlandığından beri izleyenlerden biri olarak, senelerdir onlarla birlikte bütün bu savaşların içinde olarak söylüyorum bunu.
Giflere baktıkça o kadar çok ayrıntı, o kadar çok anı geçiyor ki gözlerimin önünden.
Sanki dizi bitmişte ben veda ediyorum, üzülüyorum duygulanıyorum gibi bir moda girdim.
Son zamanlarda çoğu kişinin kabul edeceği bir gerçek olarak çok iyi gitmiyor dizi ama bütün o anıların hatrına kötü diyemem.
Tek söyleyeceğim, o kadar gerçek ki acı veriyor.


Daha çok otp var bende, bir sürü fandom. Şimdilik bu kadar anlatayım, size ilgi alanımla, görüşlerimle ilgili bilgiler vereyim dedim. Yazıya döktüm, iyi oldu mutluyum.

Birde son zamanlarda ilham geldi birşeyler oldu, hikaye yazıyorum sanırım. Bir tane Larry ve bir tane orjinal.
Belki yazarım buraya. İster misiniz, söyleyin :)

O zaman, Lucine Noema Lilith anlattı.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Hani bazen bazı yazıları okurken kafanda yorumlar birikiyor birikiyor da yazı bitince o yorumlar da kafandan senin başını yastığa koyduğun an uçan fikirlerin gibi, o duman gibi uçuyor ya. Hah bilesin ki o olmadı değil. Başlardaki herkesin bir gayesi olmalı mı ne o tarz bi şey yazmışsın, o geldi şimdi içinde bulunduğu duman yığınından ayrılıp. Bizim gaye'miz var değil mi? O kadar şanslıyız kii. Ah bir parça daha:

"Adaletse, adalet. Benim için adalet çok önemli birşey. En yakın arkadaşım da olsa, ailem de olsa adaleti korumaya çalışıyorum. Adalet kavramının aile ve yabancı insan olmasına göre farklılık gösterdiği, bu kavramın delicesine yozlaştığı bir toplum da ne kadar yapabilirim ve yapıyorum bilmiyorum ama bildiğim birşey varsa o da yapmam gerektiğidir.."

Burda o senin ileride ne okuman gerektiğini söylememe sebep olan özelliğin var hani, onu yine burda özellikle göstermişsin. Sen ne olduğunu biliyorsun artık değil mi? Ben eminim de.. Senin zaten bu eşitlikçi adaletsever ve anlamaya , değerlere, insanlara özellikle ayrım yapmadan verdiğin öneme hayranım. İçinde bulunduğun ortamdan bu özelliğinle çok iyi sıyrılıyorsun. Ve yine de bizlerden olmak zorunda kalıyorsun, ama katılmayınca mesela bir görüşe pat diye de söylüyorsun. Bazen sırf bu yüzden karşşındaki çok sevdiğin insan bile olsa, kırıyprsun o kişiyi, şahit olduk çok. :) Ama yine olsa , yine öyle yapacaksın. Allahım nasıl tatlısın! O spoiler ların hiçbirini atlamadım okudum bu arada, niye yaptım bilmiyorum aslında. Olum neyin kafası bu di mi? :D Ve bi dakika Cass ölüyor mu yaaanii hee? Neyse. :D
Ben de son zamanlar spn bunalımındayım zateen. Ölmek istiyorum sırf bu yüzden. abi bak ne diyorum güzel şeyler acıtıyor hee? Larry de güzel evet. Dean çokkk çok güzel zaten. Hatta rüyamda onu gördüm . O derece yaaani *devrim'in dediği tarzdan* ve devrim'in dil hareketi bebeğim.
Neyse, gifi bulmuşsun ben yeni blogladım, üzgünüm ama öyle oluyor işte biliyosun. Hep böyle uzuun uzun yaz olur mu? Hikaye de tabiii.

in flames dedi ki...

Allah'ım bu yorumu o kadar sevdim ki, adam akıllı bakabileceğim zamanı bekledim cevaplamak için.
Bizim gayemiz var evet ve ben 1 sene sonra onları göremeyeceğimiz için üzülüyorum şimdiden..

Şimdi o eşitlikçi adaletsever özelliklerimden bahsettin ya, ne kadar mutlu oldum ben. Beni mutlu ediyor, doğru yolda olduğumu hissettiriyor. Sağ ol aşkım.
Ve pat diye söyleyip sıyrılıyorum evet ama konu bana geldiği zaman da, sadece konu kendime geldiği zaman adaletin yanında olamıyorum. İşte o yüzden bu davranışım için pişmanlık duyup özür diliyorum. Yoksa haklı olduğumu biliyorum. İşte orda kaybediyorum. Herkese karşı savunuyorum, ama kendime değil.
Spoilerları okuyacağınızı bile bile yazdım. En azından uyarmadı diyemezsiniz :D
Cass........
Güzel şeylerin acıtması çok garip. O zaman acı da güzel birşey oluyor ve bu garip bile değil, doğru geliyor.
Sen de hep böyle yorumlar yap olur muuu ? Sana blogumu söylediğim güne şükürler olsun, ben bu yorumları mı kaçırıyordum ? <3