15 Aralık 2014 Pazartesi

you're so fine

Eğer bir gün kendimi saçlarım topluyken insan içine çıkabilirim gibi hissedersem, bir daha saçımı açmak istemiyorum. O kadar çok saklandım ki bir şeylerin,en ufak şeyin, saçımın bile arkasına, her şey ortada olsun istiyorum. Kendimi sıkıcı, kimsenin sevmek istemediğ, her zaman yetersiz biri olarak görmek istemiyorum. Ben bir psikolog için bile yetersizdim. Benden ağır travmalar geçirmiş, herhangi bir formda şiddete maruz kalmış olmamı bekledi. Benim sebeplerimi, kendimden nefret etmemi yeterli bulmadı yardım etmek için. Bunun sorunlarımın üstüne ne kadar fazlasını eklediğini umarım bir gün anlar. Ben anladım ki Türkiye'nin en iyi 10 üniversitesinden birinde okumak, yüksek lisans yapmak, doktora yapmak, kitap çıkartmak insanı o meslekte iyi yapamıyor. Ne eksik eğitiminde bilmesem de bir şeylerin eksik olduğunun bilincindeyim. O yüzden aslında çok tehlikeli bir iş meslek sahibi olmak. İşin temelinde karşındakine uzmanlaştığın konuda yardımcı olmak ama ben bildiklerimle hala hiçbir şey bilmediğimin, her dakika farklı bir şey öğrendiğim ve bunun hiç sona ermeyeceğini bilirken, nasıl karşımdakine o an ki bilgilerimle yetebilirim? Çünkü kendimi yetersiz ve değersiz hissetmemin sınırı yok. Ayrıca kendimi şımarık ve müsrif de hissediyorum. Bir yandan sevilmek istiyorum, sonra da insanlara sadece yetmediğimi, doğru-güzel olmadığımı ve hiç bulaşmaman gerektiğini düşünüyorum. Doğru ve güzel olmam gerekmiyor evet ama o insanın aradığı ne ise ben o değilim. Ben kimsenin aradığı değilim. Boş hissediyorum. Cahil hissediyorum. Öğrenmek, öğrenmek, öğrenmek istiyorum. Sonra uykum geliyor. İyi geceler.

9 Aralık 2014 Salı

Pam

Bugün derste yanımda oturan kız "Yeni ödevimizde grup olmamız gerekiyormuş..." diye konuşmaya başlayınca "Aa öyle mi.." diye geçiştirerek telaşla önde oturan kızlara grup olalım mı diye sordum. Öyle bir korktum ki gördüğüm ilk 2 kişiyle grup oldum. Üniversitede, en azından benimkinde tahmin edemeyeceğiniz kadar grup çalışması var -belki de sınıf kaynaşsın diyedir ve gerçekten işe yarıyor-  ve insanların grup olmaktan ölümüne korktuğu insan olmak eminim çok kötü hissettiriyordur. Umarım ben onlardan biri değilimdir, öyle hissetmiyorum. Ama siz de olmayın. Sınıfta insanların "Offf şu dersimde şu kız da var." dediği kişi olmayın. İtici olmamaya "çalışın" en azından. Ya da tembel/dersi anlamıyor olarak bilinmeyin.
Bahsettiğim kız itici gruptan değildi ama onla grup olduğumda bütün işin üstüme kalacağını biliyordum. Bir siz mi akıllısınız ya? Grup ödevinde yatanlar? Sınıf arkadaşını isponlayan tip olmak istemem ama bütün işi ben yaparsam söylerim bunu. Acımam. Bu da böyle okul hakkında söylenen bir yazı olsun.

3 Aralık 2014 Çarşamba

who would want someone like me

Size en eski anılarımdan birini anlatmak istiyorum, en iz bırakanlardan. Benim için değerli olanlardan. 10-12 yaşlarında olduğumu düşünüyorum, evet hafızam ancak o kadar geriye gidebilir zaten. Kuvvetli olmaması beni kahrediyor ama yapacak bir şey yok.
Bir gün yemek yemek için masaya oturdum ve çatalımın olmadığını farkettim, annemden çatal istedim. Çekmeceyi açıp eline ilk geleni aldı, sonra onu geri koyup başka bir tane seçti. Eline ilk gelen çatal, birazcık güç uygulayınca eğilip bükülen salak bir çataldı. O salaklığına ne kadar teşekkür etsem az. Annem, benim nasıl çatalla yemek yemeyi tercih ettiğimi biliyordu. Biraz önce çekmeceden kaşık alırken aklıma geldi ve gülümsemeden edemedim. O zaman, niye o zaman dediysem-sanki bir şeyler değişmiş gibi, kendimi değersiz ve kimsenin tanımaya tenezzül etmeyeceği biri gibi hissediyorum. Hala hissediyorum. Ama annem, dünya üzerinde bir insan bana dikkat etmiş, değer vermişti. O benim annemdi, tabi kii bana değer veriyordu ama bu çok ince bir ayrıntıydı. Çok şaşırıp ne yaptığını sorduğumu hatırlıyorum ona. Bu da böyle bir anımdır işte. kjfgnb
Ben biraz önce aldığım kaşıkla yoğurdumu yemeye başlıyorum, tabi kii de yarın dersimin olması şimdi in the flesh'in son bölümünü izlememe engel değil. Bu kadar derin dizileri yapan insanlar, iyi ki varlar.

Size bir tutam in the flesh: