11 Aralık 2017 Pazartesi

ama o eski yorumlarımızın bu yazının altında olma ihtimali biraz içimi ısıtıyor, inkar etmeyeceğim

özür dileyerek başlamak istiyorum. Hiçbir zaman yeterli olmasa da. Sanırım bunları yazdığım sadece iki kişi var şu dünyada. sen ve awaken. belki anlayacağını düşündüğüm iki kişi. ve bunları yaptığım iki kişi var sadece. bu iki kişinin aynı zamanda en değer verdiklerim olması da başka bir ortak özellik. Kümeler. ortak küme. Ne kadar iyiydin o konularda lisede. güzel günler.
Bak geç cevap vermemin sebebi sürekli telefonla uğraşmama isteği falan değil. Ona da katılıyorum, mantıklı bir açıklama ama sadece sebep o değil. Sebep benim kendi kendi sabote etmekte usta olmam, belki de yaptığım her şeyi bununla açıklayabiliyor olmam. Belki de korkuyor olmam. çünkü dedim ya, en değer verdiklerim. ama bunun hakkında konuşmaya hazır hissetmiyorum daha. Ve sabote etme kısmı. İçten içe bildiğim bir şey varsa o da güzel bir şeylere sahip olmak üzereyken, değer verdiğim birinden karşılık alıyorken, biri bana mesaj atmaya zahmet etmişken benim bunu haketmediğimi düşünmem ve sabote etmek için elimden geleni yapmam. Okuyamıyorum, awakenı okuyamıyorum. Maillerine haftalar sonra cevap veriyorum. Sana da aynı şekilde. En çok istediğim şeyler ve bunları haketmediğime inanan, elimden almak için her şeyi yapacak iç sesim. Ve büyük ihtimalle bana cevap verirsen de aynı şey olacak. İyi şeylerin hayatımda olmasına dayanamıyorum. Haketmiyorum. Senin de bir yanının böyle hissettiğini düşünmüşümdür hep. Belki de beni sana çeken şey bu derindeki ortak hisler. Belki başka şeyler. Ama yatağa yattığımda seni düşünüp kendimden, sabote edişlerimden, hayatımdaki her şeyi mahvetmeye çalışan kendimden nefret ediyorum. gerçi zaten nefret ediyorum, bunları yapmama gerek yok nefret etmek için. ben jackin kendini yok etme mekanizmasıyım. ben jackin nefretiyim. ve ben jackin seni her gün düşünen kalbiyim. bazı insanlar çıkmıyor insanın hayatından, kafasından, kalbinden. ama benim hafızam senin kadar da iyi değil ki sen olmadan onlarla yoluma devam edeyim. ediyorum, yaşıyorum. ölmüyorum. belki de ölüyorum. ölüyorum ya. hepimiz ölüyoruz. jackin kalbi de ölüyor. kalbim her gece ölüyor. bu gece, kalbim bir kez daha ölmeden önce bunları buraya dökmek istedi. bildirimler hala çalışıyor mu? umarım çalışıyordur. 

6 Kasım 2017 Pazartesi

Sometimes I count the number of my friends, my real friends just to feel okay, to feel cared for, to feel loved. Today I realised that it increased, I count one more. But then I realised I probably should stop counting one person. It feels like she is always there while she is long gone. I don't know how to feel about that now.

13 Haziran 2017 Salı

one million bullets




Çok uzun zaman sonra aynı hisleri tekrar yaşıyor gibi hissediyorum.
Bir sürü arkadaşım varken, biri sürü yazabilecek insan ve tek başıma geçirebileceğim onca vakit.
Ama ben gene de onu özlüyorum.
Yanımda olmasını istiyorum.
Ve olacağına dair ufacık bir kırıntıda hissettiğim rahatlama beni şaşırtıyor.
Güvende hissettim. Umutlu, mutlu.
Geleceğe bakabilecek gibi hissettim. Gelecek olabilecek gibi.
Bu rahatlama hissi beni gerçekten şoka soktu. Sanki bütün gün ağrıyla kıvranmışım ve tam o anda ağrı kesicileri almışım, işe yaramışlar. Kıvranma sona ermiş. Amaçsızlık, belirsizlik.
Ne yaptığımı hiç bilmiyorum. Bazen "bu olamaz!" diyorum içimden. Hatta ilk önce yazıya öyle devam edecektim, bu olamaz diye.
Ama olabilir de. Ve bazen o kadar olabilirmiş gibi hissettiriyor ki, hislerimle ne yapacağımı bilemiyorum.
Her zamanki gibi dibe atıyorum, itiyorum kakıyorum.
Eh, hem alışkanlık hem aile mirası.
Ailemden gördüğüm baş etme mekanizması.
Ve ben bunu anlatmam gereken, anlatabileceğim o tek kişiye bile anlatamıyorum.
Karşısında kendimi çocuk gibi hissediyorum; öğretmenin yüz ifadesine göre doğru veya yanlış şeyi söylediğini ölçüp tartan bir çocuk. Ama böyle olmamalı gibi hissediyorum.
Orda beni bu denli etkileyecek bir yüz ifadesi olmamalı.
Bu noktaya gelmiş olmamı hem garipsiyorum hem de önemli buluyorum. Belki de gerçekten işe yarıyor. Bu nokta dediğim şey ise şuan bütün bu yazıyı türkçe yazıyor olmam.
Utanmadan, sıkılmadan. Mı? Asla değil. Ama gene de yazıyorum, utanarak ve sıkılarak. Her zaman kendimi anadilimde ifade etmeye çekiniyorum. Hislerimi anlatmaya.
Çünkü anadilimde gerçekler, çok gerçekler.
Ve başka bir dilde yazdığımda sanki gerçek değilmiş gibi hissettiyor. Belki gerçek değilmiş gibi değil de, o kişi ben değilmişim gibi.
Çünkü benim iç sesim, anadilim ve o kadın istediği kişi olabiliyor ingilizce konuşurken. Ben olamıyorum, kabul edemiyorum. O edebiliyor. Ben de edebilirim. O, benim.
Kendimi anlatırken iki farklı insana ayırıyorum çoğu zaman.
Kabul edemediklerim ve kucakladıklarım. Hepsi benim, hepsi kucaklanmalı.
Elimi kalbimin üstüne koymalı ve kucaklamalıyım.
"Seni, kabul ediyorum. Bütün benliğinle, her şeyinle, kabul ediyorum."

12 Nisan 2017 Çarşamba

Dear mum,
It feels like you are choosing R over me and it makes me mad.
I know you are doing no such thing but it feels like it.
I'm aware of the distinction between feeling it and knowing it,
It makes it even worst.
I know it's not the truth but that doesn't ever change the way I feel.
Then the thing is, I know I have no right.
Today I realized that I've never seen you smiling at me.
We never do the talks that matters.
We never share and I know why.
I don't know how though, I just know why and it's the impression I get from you.
Somewhere down the line, I must have gotten the impression that my feeling are not validated.
They are not validated from you and I have an instinct to hide them away from you.
I can't make the talks with you, even the though of if makes me cringe.
And I think I have a social anxiety.
Is it too late to realize it in 21 or does it mean that I'm making it up?
I was always feeling this way but never though of putting the name to it.
I though mine was nothing, just being shy and introverted.
I don't think so anymore.
There has to be something wrong, this is not okay.
The way I feel is not okay.
My teacher always tells us that there is no such thing as okay or not okay.
"Stop categorizing, labeling everything."
It's easier said than done.
While it makes sense, like a whole lot of sense, it seems big and hard.