1 Haziran 2014 Pazar

winters

Biraz önce, bir şekilde, neden bu blogu yazmaya karar verdiğimi hatırladım, farkettim.
Ben, hiçbir zaman hafızası güçlü olan bir insan olmadım. Biraz önce çok yakın bir arkadaşımın bana daha çarşamba günü söylediği bir şeyi hatırlayamadığım için telaşla, o şey bugün müydüüü?, yazdım. Ve bu beni fazlasıyla üzüyor. Bazen insanlar bana, onlarla yaşadığım bir anı anlatıyor ve ben o anı öylesine hatırlamıyorum, o kadar tanıdık gelmiyor ki ilk defa duyduğum bir şeyden farkı olmuyor. O anı hissedemiyorum. İşte bu yüzden yazmak istemiştim. Hissettiklerimi, insanların bana hissettirdiklerini unutmamak istemiştim. Gerçi artık bundan da emin değilim çünkü okuduğum zaman bana tanıdık gelmeyen bir anım, ne kadar faydalı olabilir hatırlamama? Ama yine de.. Yine de yazmak istiyorum.
Yazmayı seviyorum. Uzun zamandır yaptığım bir şey var. İnternette yazdıklarını yayınlayan bir yazarın sitesine koyduğu hikayeleri, kitapları indirip okuyorum ve onlara yorum yapıyorum. Bence bir kitabı okumanın en yararlı yolu bu. Ben, onu mutlu etmek ve emeğinin karşılığını vermek için yapıyorum bunu en başta ama okuduğum bir şey hakkında düşündüklerimin, beğendiğim cümlelerin not alınmış hallerinin de bende bulunması hoşuma gidiyor. Ama bir kitabı aldığımız zaman bu sorumluluk tamamen kalkıyor, parasını bedel olarak veriyoruz ve o kitabı satın alıyoruz. Yorum yapmasak da olur, parayla yaptık katkımızı nasıl olsa. Ve bu beni üzüyor. Okuduğum kitaplarda da bunu uygulamak istiyorum. Ama karşımda benden yorum bekleyen biri olmadığı için, bir zorunluluğum olmadığı için yapmıyorum. Zorunluluğum olmadıkça çoğu şeyi yapmıyorum. Sabah kaçta kalkacağıma bile karar vermiyorum, vermek istemiyorum. Sorulduğunda, bilmiyorum diyorum. Çok şeye bilmiyorum diyorum. Sınav tarihleri ne zaman dediklerinde bilmiyorum diyorum. O kadar yoruldum ki yaşamaktan, evet daha bu yaşta, yaşamaktan, zorunlu olmadığım hiç bir kararı vermeyip akışına bırakıyorum. Son zamanlarda kendime sık sık "dünyanın sonu değil ya" diyorum. 9 gün geçiyor yapmam gereken şeyin üstünden ve ben günleri saymayı çoktan bırakmışım. Hatta bu sebepten, dünyada en çok istediğim şeylerden biri elimden kayıp gidiyor ama benim tek söylediğim "daha burdayım, nasıl olsa alırım."
Kendimle ne yapacağımı bilmiyorum. Daha doğrusu, kendimin bu hiçbir şey yapmayışıyla ne yapacağımı bilmiyorum. Amacım ne, artık bilmiyorum.
Ben kimim, bilmiyorum. Elma mıyım, armut muyum? Bana bunu Gab neredeyse 1 yıl önce sormuştu. Ona hiç cevap vermedim. Yazdım aslında, hala taslaklarda duruyor ama sonra çok saçma geldi, sonra araya başka şeyler girdi.
Her neyse, şimdi o yorum sorumluluğuma dönüyorum. Belki de şans yanımda olur ve o isteyip kaybettiğim şeyi alırım hmm, ne dersiniz? Gittim ben. :)

anlamıyorum..

Çok üzgünüm, tekrar bundan bahsedeceğim. Ama bahsetmem lazım. Çünkü insanlar beğeniyor ve ben gerçekten anlamaya çalışıyorum. Nasıl?
Aynı Yıldızın Altında kitabını tanımlamak için kullanacağım kelime kesinlikle cheesy.
Sizinki nedir?

Bu arada, müzik bile dinleyemediğimi farkettim. Yaşayamıyorum ben. Sadece yapmam gerekenleri yapıp, erken yatmak için bahaneler arıyorum.
Whatever.
Bu fotoğrafı ne kadar sevdiğimi anlatamıyorum ki.