26 Ocak 2012 Perşembe

yandım, yandım, yandım

eski yazılarımda okudum biraz.
nasıl mutluyum, nasıl bir neşe.
şimdi ki yazılarımda hep bir ağırlık, hep bir durgunluk, garip bir hüzün.
hep dert, hep sorunum.
gündemden çok uzağım, lafı geçmiyor.
çok ruhani, çok garip.
hep Ayşemin yüzünden :D
son zamanlarda aşırı derecede the vampire diaries takılıyordum, o derece ki 1. sezona yeniden başlama kararı aldım.
5 bölüm felan izledim, şuan ki kadar güzel değil ama o hiçbirşey bilmezlik, yalanlar, saflık, soru işaretleri hoşuma gitti.
demek istediğim, bu tarz dizilerde olaylar çok çabuk yoğunlaşmıyor mu ? daha 4üncü bölümden elde var 5 ölü, 5 yaralı. bir kızımız ele geçirilmiş, herkes birşeyler peşinde.
ee ilk bölümde, olaylar başlamadan ne kadar normaldi.
böyle birden yoğunlaşır mı ?
hadi türk dizileri gibi 2 saat olsanız tamam daa ..
o da benim hiç çekemediğim birşey.
nasıl alışmışsam ben öyle 45 dakika dizilere, 1.30 saate çıkınca bende dayanma gücü kalmıyor, sıkıntı geliyor.
ama kararlıyım o stardaki diziyi izleyeceğim :)
best fm çalıyor bu arada, ayşem aç dedi, açtık. çok güzel bir şarkı çalıyor şuan.
serdar var.
"cennetlik duygularla
cehennem oldum kaldım
yandım,yandım,yandım"

Allah'ım hangi şarkıya girsem şu kız beğenmiş olmuyor mu, nasıl sinir oluyorum.
Şu okula yeni gelen 9ları sıraya dizip üzerlerinden dozer geçireceğim.

şu günlerde karşıma

Benefit Benetint!

çıkıp duruyor, almalı mıyıım ? okuyucularımdan kullanan varsa yorumlarını alabilirim şöyle :)))

gittim. pakize.

19 Ocak 2012 Perşembe

makyaj güncem çekiliş

son zamanlarda pek çaktırmasam da, burda hep dertlerimden bahsetsem de aşırı derece de ve tekrardan makyaj bloglarına sardım diyebiliriz. bu da yanında çekilişleri getirdi tabi kii :)
Özellikle bu çekilişte o kadar hoş malzemeler var ki, dayanamadım.




tabi kii kazanacağımı sanmıyorum, umutsuzluk = ben.
Kazansam bile, sonuca bakmayı unuttuğum için hakkımı kaybederim büyük ihtimalle.. :D
İşte sizde katılmak isterseniz burdan buyruun.
Herkese bol şans efenim.

17 Ocak 2012 Salı

hayalimdeki gibi kalsın isterdim, değiştin

şurda çalan ilk şarkıyı bilen varsa, bana da yazarsa..
Onu öperim, onu severim.
Balık erkekleri olmasın istiyorum. Balık erkeklerine aşık olup acı çeken kadın nüfusuna ne kadar da yazık diyorum.
Bazı şarkıları dinlerken mutluluktan, bazılarını dinlerken heyecandan kızarıyorum.
Mesela bu şarkıyı dinlerken huzurla gülümsedim, kızardım.
Bir kız vardı pek sevmediğim, yazısını okudum da şimdi onunla sinemaya gitmek istedim.
Ve bir kitap vardı okuduğum, ona vermek istedim de korktum beğenmemesinden veremedim.
Bir şarkı vardı ona dinletmek istediğim, iğrenç demesinden korktuğum.
Bir ben vardım, onun karşına çıkamayan.
Gözlerine bakarak gerçeklerin akıp gitmesine izin veremeyen.
Belki pek sevmediğim kız, psk, pasaklı olsun o; o izin verir, bunu başarır.
Ben ne zaman basaracağım biliyor musunuz ?
80de.
Belki bir gün, 80.
Lanet olası sabırsızlığım belki beni sona götürür bir gün.
Asıl pasaklı benim aslında, duşa girmemek için okula gitmeyeceğim.
Belki sesimi duyan olur, giderim.
Belki o adam gelir, belki içimdeki külleri yeniden yakmaya çalışır.
Ama bana şeyler vermeden, külleri yakamayacağını bilmeden.
Aslında olmamalı, o adam olmamalı.
Bu ben olmamalıyım.
Olmalıyım.
O adam olmalı.
Belki de olması gereken o, olsun lütfen Allah'ım o olsun.

13 Ocak 2012 Cuma

bir masalın sonu


Ben yılda 2-3 kere ağlarım.
Geçen sene, yani 2011de bir kere ağladım.
Beni gerçekten umursamadığını anladığım gün.
Ama krize felan girmedim, bir kaç damla yaş ile bitti.
2012de ise çok erken başladım ağlamaya, çok.
Bugün.
Veda.
Son gün.
Gün gece hiç halim yokken gece duş aldım, saçımı yaptım süslendim.
Sabah arabada acı çekerek eyeliner sürdüm. Pantolon değil etek giydim.
Kendimi etekle her zaman daha güzel hissederim.
Son günde, beni en güzel şekilde görmesini isterdim, güzel hatırlamasını.
2-3 ders geçti, bir sınav olduk.
Onu sadece bir kere pencerenin önünde yan gözle görmüştüm.
Sonra.. Öğle tenefüsünde de orta katta kendi pencerelerindeydiler.
Brad, Bi, Mark.
Tam karşılarındaki bankta gözdeyle biraz oturduk sonra içeri girdik.
Tenefüs bitmek üzereydi. Ama hiçbir yerde yoktular.
GİTMİŞLERDİ. Evet, son bir kez görmeden.
Sadece gözlerde kalsa da, vedalaşmadan. Sessiz sedasız yokolmuşlardı.
Tamamen bitmemişti aslında ama devam da etmiyordu. Orta da değildi.
Ne olduğunu, olacağını bilmiyorum ama akşama kadar kendime gelemedim.
Tenefüsün sonunda gözlerim dolduğunda bende şaşırdım.
Ağlayan ben olamazdım. Okulun ortasında, onun için.
Akşama kadar kendime gelemedim desek yeridir.
Vedalaşamamıştık.
Buna inanamıyordum. Allah'ım Cerenin önünde nasıl ağladım ben öyle.
Aynı zamanda da dersteyim. Bir kaç kişi görüyor ağladığımı, tuğçeyle ayşe.
Onlara da yok birşey diyorum. Bıraksalar hüngür hüngür salıcam kendimi.
Sonra ecem sınavdan geldi.
Şebnem - İstiklal Caddesi Kadar.
Ağlamıyordum son yarım saattir, kendime gelmiştim azıcık.
Bu şarkıyı da o kadar sevmem.
Ama istiklal caddesinin anlamı, başkaları için olduğundan çok, çok daha fazla bizim için.
Onunla benim için.
Başladım yine ağlamaya.
Düşünüyorum, ne kadar sevmiş olabilirim ?
Sanırım insan böyle şarkıları anlamlandırmak için birşeyler yaşamalı.
Önceden de güzeldi ama,ağlatmazdı.
Tabii sürdüğüm eyeliner da artık allık olmuştu.
Kendime inanamıyorum..
Hani şey gibi oluyor, aman çok seviyordu çok ağladı arkasından sanki sürekli ağladım deyip duruyor gibi.
Ama gerçekten ben şaşırıyorum kendime. Hayatım boyunca ben böyle ağlamadım ki.
Onu çok seviyorum.
Kendime ona hayran olduğumu, saçını kestirse, kazıtsa bakmayacağımı söyleyip duruyorum.
Ama onu çok seviyorum.
Sadece seviyorum.
Bir beklentim yok.
Bir isteğim yok ondan.
Sadece onu çok seviyorum.
Sadece saatlerce gözlerine bakmak istiyorum.
Bütün sevgimi onun içine akıtmak istiyorum.
Kollarıma alıp bir daha bırakmamak istiyorum.
Göz göze geldiğimiz anlardan birinde, ben gözümü kaçırmadan anı durdurmak, öyle kalmak istiyorum işte.
Saçlarını koklamak istiyorum.
Sadece ona biraz sarılmak istiyorum.

Hayır şimdi bunları okuyup teselli etmeyin beni.
Ondan beni sevmesini istemedim ki.
Sadece kalmasını istedim.
İstese de kalamaz.
Gidiyor işte.

Kendimi kaptırınca güzel sonu yazmayı unuttum :)
Artık ağlamaktan bitkin düşmüş, amaçsızsa durakta pilavcımızda pilav yiyorduk çıkışta.
meral ayşeyi aradı. ne derse inanırsınız. sizin tayfayı istiklalde gördüm, durağa geliyorlar büyük ihtimalle.
Onların tamamen gittiği fikrine kendimi o derece alıştırmışım ki, öğlen okuldan çıkıpta bizim çıkış saatimizde durağa gelebileceklerinin hayalini bile kurmamıştım, aklıma dahi gelmemişti.
Ama ayşe tabii beklemek istemiyordu. Bende bencilim çoğu zaman farkındayım.
Ama o benden istese beklerdim, gerçekten beklerdim.
O beklemeyecekti işte, bu kadar basitti.
Ancak büyük ayşeyi önemsesin o *kıskançlık*
Tam ayşe kızıyordum, çünkü dün, cuma günü çile dolduracağına söz vermişti.
"yaaa ayşeeeeee" diyordum ki bunlar arkama bakıp pis pis sırıtmaya başladılar.
5 sn sonra ben döndüğüm de....
O kadar ağlamama değmişti, işte beklediğim veda buydu.
En çokta son görmediğimden, yüzünü, sesini, gözlerini unutacağımdan korktuğum için o kadar iyi geldi ki.
Biz otobüse bindik, onlarda onların otobüsü kalkana kadar hemen yan durakta durdular.
Doya doya baktım ona. Utanmadan baktım, şuursuzca baktım.
Nasıl olsa dönerse yakalayacağımızı bildiğinden, dönüp bakamıyordu.
Bakışlarımızı üzerinde hissettiğini biliyordum ama.
Gözlerimi ondan almam asla mümkün olamaz ki benim.
Hemde son günde.
Bana öyle güzel bir veda bıraktı ki.
İçim öyle berrak, öyle rahatladı.

Onu sadece çok seviyorum.

Ne zaman böyle deli gibi aşık oldum, bende bilmiyorum.



1 Ocak 2012 Pazar

One day the sun will shine on you

kendimi herşeyden uzak, geri çekilmiş, önüme geçmelerine izin vermiş, geri geri adım atmışım gibi hissediyorum. adamla olanlar, gerçekten kalbimi acıtıyor. mark olsaydı umursamazdım. o benim arkadaşım bile değildi ki. 2012nin ilk yazısı da böyle olmamalı biliyorum.
O zaman son zamanların bana getirdiği tek güzellikten bahsedelim. Ecem, ceylan gözlü miniş.
O öyle bir dost ki, o yokken okul bazen boş geliyor. Onla öyle eğleniyoruz ki, yetmiyor geçen akşam kaç saat telefonda konuştuk, tekrar analiz ettik olayları, öyle eğlendik, öyle güldük.
Neşe kattı bana. Beni takıntılarımdan kurtardı, sanırım yenilerini getirdi.
Evet, eski başımın belasını götürdü ama yenisini getirdi.
Onunla mutlu olabileceğimi sanarken herşey altüst oldu. Diğerinin bedelini hala ödüyorum.
Lanet olası güllü ve kore ikilisi. Şifre tabii bunlar, hayatıma çomak sokan ikili.
Birde di'min blogundaki bir şarkıyı açtım. çok güzel*-* one day - gary moore.
wasting love - iron maiden marka gidiyor öyleyse.
one day de adamcığıma gelsin. bana o yaptıklarından sonra, yine de onun için umutlarla dolu içim.
pazartesi sınavlarım başlıyor ama yine de pazartesinin olmasını ve ecemle ayşeyi görmek istiyorum.

ve tabi kii sevgili bloggerlar, umarım yeni yıl hepimizi ışığı hiç sönmeyen yıldızlara dönüştürür, bize umutlar getirir. Yeni tadlar, yeni hayatlarda bırakılan izler.
Hiç benlik bir cümle olmadı bu, ayşenin yan etkileri olsagerek <3