16 Nisan 2013 Salı

Different - 4. bölüm




Bullet The Blue Sky

Bölümün şarkısı olsun bu da.


Louis gözlerini açtı ve tavana bakmaya başladı. Kabuslar eşliğindeki huzursuz uykusu mırıldanmalarla bölünmüştü ve tekrar uykuya dalamıyordu. Hayatında her şeyin yoluna girmesi gerektiğini, yarışmadan elenmediklerini, en yakın birkaç arkadaşı ve biraz tanıdığı Harry ile birlikte bir grup olduklarını düşündü.
Bugün ilk provaları vardı ve provaya kocaman göz altı torbalarıyla gideceğine hiç şüphe yoktu. Başını kaldırıp Stan’e baktı. Onun hakkında ne hissettiğini düşündü. Sonra derin bir nefes alarak boşvermeye karar verdi ve ayaklandı.
Susadığını farketti ve etrafa bakınmaya başladı, hiç su kalmamış mıydı ? diye düşünürken sehpanın üstündeki bardağı gördü ve bardağı kafasına dikti. Kendine gelmişti.
Sessizce kapıyı açıp kendini dışarı attı. Bugün erkenden provaları vardı.

-

Tom son dizelerini söylemesi için Harry’e işaret ettiğinde, Lou bugün ki provalarının hem güzel hem de garip geçtiğini düşünüyordu. Başını kaldırıp dizelerini söylemeye başlayan Harry'e baktı. Çünkü ona bakabileceği tek zaman buydu. Ona, sevgilisi olduğunu ve uzak durmasını ima ettiği geceden sonra aralarına soğuk bir mesafe girmişti ve Harry onu her gördüğünde, yani günün büyük bir kısmında, kasılıyor ve utanıyor, mümkün olduğunca konuşmuyordu. Ama Louis, ona sevgilisi olduğunu ve uzak durmasını ima ettiği gece, böyle olsun istememişti. Ne istediğini de kendi de bilmezken söylediği sözlerden pişmanlık duyuyordu. Ama ani tepkiler verdiği zaman onun sonuçlarıyla karşılacağının farkındaydı, yine de yapmıştı.

Harry ise derin bir utanç için de, Louis'den ne kadar kaçınmaya çalışsa, onu daha fazla rahatsız etmemek için uzaklaşsa da Ona çekildiğini hissediyordu,  bunun kötü bitmeyeceğini bilerek çekiliyordu. Ona baktığında tek düşündüğü şey, dünyadaki en güzel şeye baktığıydı.
Kafasını boşaltıp sesine ve notalara odaklanmak yerine yaptığım şeye bak diye düşündü ve sözlere geri döndü.

-


Stan ise provada olanlardan habersiz, Perrie’yle bir kafede oturmuş keyifsizce kahve içiyorlardı. Stan, Louis ile artık eskisi gibi olamayacaklarını anlamıştı ancak bitirmek de istemiyordu. Perrie’ye danışmaya karar vermişti. Perrie’nin ise hala Harry’de takılıp kaldığı belli oluyordu. Stan onun mutsuz yüzüne baktı ve masanın üstünden elini tutmak için uzandı. Gözyaşlarını tutamayan Perrie eğilip başını onun omzuna yasladı, gözyaşlarının dökülmesine izin verdi. Dökülüp, kapkara isle kaplanmış içini temizlemesine izin verdi. Stan onu sıkıca tuttu ve bir an sonra kolundan tutup kaldırdı, onu eve götürüp güzel bir uyku çekmesini sağlayacağını söyledi ve hesabı istedi.


-



-Hey dostum, sinemaya gitmek ister misin ? dedi Niall, grup prova odasında yavaştan toparlanıp dağılmaya başlamışken. Harry de kağıtlarını toparlamış gitmeye hazırlanıyordu ama bir kulağı Louis ile Niall'in konuşmasındaydı.
Niall, Harry'nin kolunu tutup onu da kendine çevirdi ve
-Harry hadi sen de gel! Bu filmi görmenizi istiyorum!
Niall onları drama/romantik bir filme götürmeye çalışıyordu ve çocukların ikisi de yüzlerini buruşturarak teklifi geri çevirmeye hazırlanırken Niall onları kollarından tutup öne ittirdi, ikisini yan yana tutup yürütmeye başladı.
Harry utançla başını eğip Louis'e baktı, bakışları koluna değdiği hatta ona bu kadar yakın durduğu için özür diler gibiydi çünkü Louis'in onun varlığından rahatsız olduğuna bugün emin olmuştu. Tanrı aşkına provada bir kere bile ona bakmamış, Harry ona Paul adına bir şeyler söylemesi gerektiğinde cesaret edememiş, Liam'a söylemesi için yalvarması gerekmişti.
Louis buna aldırmıyor gibi görünüyordu, Harry'nin utangaç gülümsemesine rahat bir sırıtışla karşılık verdi ve dışarı çıkıp bir taksiye atladılar. Sinemaya vardılar ve sıraya girip bilet almak için beklemeye başladılar. Aralarındaki gerginliğin tamamen düzelmediğinin farkında olan Louis bir şeyler yapma gücünü kendinde bulamadı, sadece yumruklarını sıkarak orada öylece beklemeye devam etti.

Niall'ın telefonu çaldı ve heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı. Bu bir arada durmalarını sağlayan tek şey olan Niall'ı da aralarından çıkarırken sessizce sıranın gelmesini beklediler. Sonunda sıra onlardaydı, Niall söz verdiğini gibi biletleri alacaktı ama telefonla olduğu için parayı mahcup bir gülümsemeyle Harry'e verdi. Bilet işi halledilmişti. 2 grup arkadaşı sıradan çıkıp yürümeye başlamışlardı, Niall arkadan onlara yetişti ve
-Çocuklar çok üzgünüm! Acil bir durum var Simon 5 dk içinde stüdyoda olmam gerektiğini söyledi! Tanrım ona işim olduğunu söyledim ancak Simon'ı bilirsiniz, bundan daha önemli bir işim olamayacağımla ilgili bir konuşmaya başlamaya yelteniyordu ki ona geleceğimi söyledim. Ama biletleri aldım artık, bari siz girin!
-Ama Niall bekle-
-Olmaz bi-
-Görüşürüz! dedi Niall ve koşarak uzaklaştı.

-Ee o zaman Harry, girelim mi?
-Hmm bilmem ben ee-
-Hadi.
-Bak seni rahatsız ettiğimin farkındayım, biletleri hala geri verebiliriz?
-Rahatsız etmek mi? Dostum öyle bir şey yok, hadi!
-Hmm peki.

Louis’e son bir kez emin olamayan bir bakış attıktan sonra daha fazla mızmızlanamayacağını farkeden Harry de onun peşine takıldı ve salonu aramaya başladılar.


Filme gireli daha 15 dakika olmuştu ve ikisi de sıkıntıdan patlamanın sınırına gelmiş bir şekilde bakışıyorlardı. Sonra Harry, filmdeki karakterlerin her söylediği hakkında şakalar yapmaya ve Louis’nin kulağına komik sözler fısıldamaya başladı. Gerginliğin azaldığına memnun olan Louis de ona katıldı ve sonunda seyircilerin rahatsız olduğunu farkeden Louis sessiz olması için Harry’e sus işareti yaptı. Harry buna aldırmadı ve Louis’in elini alarak ona filmdeki sahneyi gösterip gülmeye başladı. Louis’e dayanamayıp kıkırdadı. Sonrasında ikisi de sustular ve Harry başını eğip hala tuttuğunu farkettiği ele baktı. Sonra her şey bir anda gelişti. Başını kaldırdığında Louis de ona kocaman şaşkın gözlerle bakıyordu ve ağzı hafifçe aralanmıştı. Harry ne yaptığını düşünmeden öne eğildi ve Louis’in dudaklarına yapıştı. Şaşkınlıkla ağzı açılan Louis’nin bu hareketinden faydalanan Harry öpücüğü bir anda derinleştirdi ve Louis’in cevap vermesi için haşince öpmeye başladı. Şaşkınlığını üstünden atan Louis en sonunda dayanamayıp ona karşılık vermeye başladı ve Harry’nin elini daha sertçe sıktı, diğer elini onun kıvırcık saçlarına geçirmek için kaldırdı ve Harry’i sertçe, arzularını akıtırcasına öptü. En sonunda nefes alamayacak duruma gelen Harry sertçe dudaklarını ondan kopardı ve nefes nefese boynuna ıslak öpücükler kondurmaya başladı. Hiçbir şey düşünemez halde olan Louis, kıvırcığın başını sertçe boynuna bastırdı ve inlemesini bastırmak için dudaklarını onun saçlarına gömdü.
Her şey, artık her şey çok fazla gelmeye başlamıştı. Buna dayanmaları mümkün değildi, dayanmaları gerekmiyordu. Dürüst olmayı denemişti Louis, ona biriyle birlikte olduğunu söylemişti ama aralarındaki çekimi inkar etmek artık mümkün değildi, daha fazla katlamıyordu.
Kollarını ona doladı ve sıkıca sarıldı. Harry başını kaldırdı ve onun bir andaki bu duygusal sarılışına anlam vermeye çalıştı. Gözlerindeki hüznü, pişmanlığı ve bunun yanındaki tutkuyu ve parlayan rahatlamayı görebiliyordu. Sonra bakışları tekrar dudaklarına indi ve kendini tutamadı. Louis’in dudaklarına baktığında kendini tutması şimdiye kadar çok zor olmuştu ve artık dayanamıyordu. Onu bu sefer yumuşakça öpmeye başladı, onu sadece seksi bulduğu için değil, onda daha derin şeyler bulduğu için öptüğünü söylemek istiyordu ve sözlere gerek yoktu, öpüşü her şeyi anlatıyordu. Louis’in dudaklarında hafif bir gülümseme hissetti, o da gülümsedi ve sırıtarak dudaklarını ayırıp birbirlerine baktılar.

Her şey o gün başladı. Yeni başlangıçlar ve bitişlerin hepsi o güne toplandı ve herkesin hayatında bir dönüm noktası oldu. Bunu istemediler, memnun olmadılar bazıları. Bazılarıysa sonsuz mutluluğa kavuşmuş gibi hissetti ve kaybetme korkusuydu doldu. Ama yine her şey hayat nasıl isterse öyle şekillendi. Söz hakkına sahip kimse olmadı, olamazdı.


Yazar notu : Biraz kısa olmuş olabilir ve uzun bir ara da vermiş olabilirim, elimden gelen bu ne yapalım :) Farkettim ki tek bölüm (one-shot) yazmak güzel ama bölümlü (chaptered) gerçekten zor bir hayran hikayesi (fan fiction) türü :) Orjinal öyle olduğu için parantezde belirtelim dedim :) Umarım beğenirsiniz, yorum bırakırsınız :)
Yazar notu 2: Ayrıca hikayenin plotunu değiştirme yönünde kararlara gitmeyi düşünüyorum ama bilemiyorum, fantastik hoşunuza gider mi yoksa reel hayat çerçevesi içinde mi kalalım ? Yalnız sanki yüzlerce okuyucum var mı konuşmuyor muyum, okuyan varmış gibi :) Öhöm.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Bebegim sana kalmis fakat uzaklasma derim reel olandan :)) ustelik bu da ney sinema salonu seysiii ! Siktir filan oldum :) dunse hassiktir olmustum.. Sen napiyosun boyle :) bunu begendim ama devami da olsun.. Neyin devamindan bahsettigimi anladin sen :))

Adsız dedi ki...

Resmen şağaptın! böyle okuması çok daha kolay ve zevkli.