13 Nisan 2013 Cumartesi

Devil is here to stay and it was just a dream




Sonra ona diyorum ki hayır gelme, burda sadece bana ve ona yer var. Evet ona dedim, yanlış duymadın.
Buruşturup attığın şeye şimdi tanımıyormuşcasına bakman ne kadar hoşsa, o kadar hoşssun sen de işte.
Ne kadar karalarsan, o kadar varım ben de.
Biliyorum istemiyorsun. Biliyorum görünmez ellerle duvarlar çiziyorsun.
Biliyorum ben zilin çalmasıyla kapılar ardında kalan buruşuk olmalıyım ve bunu istiyorsun.
Ama zilin çalmasıyla vuruyorum ben başımı, akılsız başımı, duvarlara, kapıya, panonun köşelerine.
Buruştururken çıkardığın her hışırtıyla beynimin dağılmasını görüyorum, zevk alıyorum.
Daha fazlası için vuruyorum. Daha fazlası ve hepsi.
Peşimden koşan sahte bir çift göz. Dönüp baktığımda kahkahaya boğulan koca ağzın.
Aklım nerdeydi ? Peki ya akılsız başım ?
Senin o kişi olmadığını zaten biliyordum değil mi ?
Asla olamayacağın açık değildi benim kör gözlerimde, yalanlar söyleyen gözlerinde.
Nasıl da inanmak istemiştim o yalanlara. İnanmıştım da.
Ellerim kopana, gözlerimden kanlar akana dek yazmıştım hepsini sarı deftere.
Sanmıştım ki kara kaplı defterimin parlayan sarısı olurdun.
Güneşin en güzel parçası olup aydınlatırdın buruşturduğun her şeyi.
Sanmıştım ki sen güneş batmadan önceki kızıllıktın gökteki.
Seni içime sokup bırakmam sanmıştım. Şeytan çekip almaz sanmıştım.
Tek sorun da oydu işte. Tek sorun şeytan kalacakmış gibi görünmesiydi. O'ydu.
looks like the devil's here to stay.



Şimdi geçmişe bakıyorum ve diyorum ki, zaten anlayacağını hiç düşünmüş müydüm?
Sana her zaman anlayacağın şeyle geldim. Seveceğin şeyle.
O ben değildim. Hislerim değildi.
Sevdiğin ben miydim ? O ben değildim.
Şarkıyı dinliyorum, hissetmeyi bekliyorum.
Ne zaman erir bu kalbimi dolduran buzlar, onu bekliyorum.
Ya da kalbimin bir buz parçasına dönüşmesini diliyorum.

Bana zarar vermek istemiyorsun.
Ama kurşunun ne kadar derine girdiğine bak.
Seni paramparça ettiğimin farkında değilsin.
Kalbimizde fırtınalar kopuyor, bebek.
Sevdiklerimizden ne kadar çok nefret ediyoruz.
İkimiz de umursuyoruz, değil mi (!)

Şimdi bu anı senden çalmama izin ver.

Gideceğim yollar, gözlerindeki uzaklık.
Seninle bir arada olmaya çalışıyorum, bunu yapabilir miyim bilmiyorum.
Ama bu sadece bir hayaldi, sadece bir hayaldi.
Oh, çok fazla konuştum, hayır yeterince konuşmadım.
Seni denerken gördüğümü sandım.
Her fısıldı, her geçen saat.
Beni dizlerim üzerine düşüren kayganlık.
Seni denerken gördüğümü sandım.
Ama bu sadece bir hayaldi, sadece bir hayaldi.

But that was just a dream
Try, cry, why try?
That was just a dream
Just a dream, just a dream
Dream.


Hiç yorum yok: