18 Temmuz 2014 Cuma

Why don't you know that you are my mind?

Aslında blog yazma niyetinde değildim, sadece bu resim çok şey hissettirdi ve bir şey yapmam gerekiyordu..
Bu akşam ve sabaha kadar ki vakit çok zor geçti.
Ben istediğim her şeyin anında olmasını istemiyorum aslında. Ama o şey olmadığında, olana kadar, saatlerce, günlerce o şeyi düşünüyorum. Nasıl yaparım diye binlerce senaryo yazıyorum.
Bu yüzden insanlar benim her şeyin anında olmasını istediğimi zannediyor.
Sadece zihnimi sakinleştirmeye çalışıyorum.
İçimde bir şey var, bir ses. Bana sürekli istediklerinden bahsediyor.
O saati al bana. Sonra şu pahalı ve gerçek deriden yapılmış çantayı(gerçek deri kullanmak istemiyorum, yapamam bunu. Ama gerçek deri olmayan zevkime uygun bir çanta bulmak bu kadar zor olmamalı. Yine de yapmayacağım. Bir hayvanın derisini yüzebilecek markalara para vermeyeceğim. Verenleri de anlamayacağım. Bu o çok beğendiğim saati de almamam gerektiğini söylüyor, markası yüzünden.Zor, çok). He unutmadan, o çok pahalı konsere de 3 günlük sahne önü bilet al. Ne yap biliyor musun? Babana baş ağrıları ver.
Ona hayır diyemiyorum, içimi kemirip duran ses ne isterse o oluyor. O sesin sahibi olma ihtimaline sahip şeyler, yanlış seçimler, hayatım boyunca korktuğum şeyler.
Ses diyor ki, bunları söylemek için çok gençsin ama söyle.
Onların parasını istemediğini, kimseye mecbur olmak istemediğinden bahset.
Bunda ona katılmamakta zorlanıyorum. Seslerimizi ayırmakta da.
Geceleri uyumama izin vermiyor, saatler ona yetmiyor.
Ama asıl nefret ettiğim şeyi benden öyle ihtişamlı gizliyor ki, yazarken aklımdan uçup gitmesinden çekiniyorum.
En nefret ettiğim şey, aslında o sese mecbur olmak değil mi?
O sese teslim olmak, o sesle birleşmek beni her şeyden çok vursa da engel olamıyorum.
Güçlü olamıyorum. Herkese karşı güçlü durabilir, istediği şeyi yapmayı reddebilirim ama kendime karşı gelemiyorum.
Kendimce çok açık ama sizce kapalı olarak anlattığım sesin son ürünü ve son derdimden bahsedeyim size. Daha öncede bahsettim elbette ama bu durum oluştuğundan beri kafayı yiyorum, sürekli bunun hakkında konuşuyorum.
2 Ağustos. Kuzenimin doğum günü.
Çok sevdiğim bir kuzenim değil. Tek yakınlığımız aynı binada oturmak.
Sevmediğimden değil, sevmemem için pek bir nedenim yok, onun da annesine benzeyip bencil ve terbiyesiz olması dışında. Nasıl olsa insanların böyle olmasına alıştım.
Ama sevmek için de bir nedenim olduğunu düşünmüyorum.
Evet sanırım benim bakış açım böyle, nefret etsem de, bencil bulsam da. O insanı sevmemek için bir nedenim yoksa sevmek yerine nötr kalıyorum. Tamam da bu şimdi önemli mi?
İşte bu sevgili(!) kuzenimin düğün günüNDE, benim yıllarca aşığı olarak dolaştığım HIM grubunun konseri var.
10:30da başlıyor konser. Makul bile davranıyorum, 9:30ta düğünden çıkarım diyorum. En önde olmayı feda ediyorum. Bu verebileceğim son nokta, daha fazlasının mümkün olmadığını söylüyor ses bana.
Ama babam, dalga geçerek söylemiyorum, çok sevdiğim babam, sırf onlara ayıp olmasın diye geleceksin ve sonuna kadar kalacaksın diye tutturuyor.
Beni kırmak istemiyor, çok daraldığını biliyorum, onu mahçup edeceğimi biliyorum. Bir kaç gereksiz insan kırıntısı mutlaka benim nerede olduğumu soracak ve babam cevap veremeyip kalacak biliyorum. Bunu ona yaşatmak en son istediğim şey. Onu zor duruma sokmak.
Hele ki o benim için her şeyi, HER ŞEYİ yaparken.
Ama anlatamıyorum kendime, diyemiyorum ki başka zaman gidersin, boşver, uğraşma, babana biraz merhamet göster, üzme artık onu, seni idare etmek zorunda kalmasın her zamanki gibi diyorum. Ona bunu yapmak istemiyorum. O kadar kalbim eziliyor ki onu bunu yaptığım anı düşününce, onu mahçup edeceğim anı düşününce.
Ama sadece kabul edemiyorum, benim için müzik hayati önem taşıyor, eğer bu konsere gitmezsem canım çok acıyacak, asla unutamayacağım diyemiyorum. Çünkü daha önce yaşadım, bir daha Türkiye'ye gelmeyeceğine neredeyse emin olduğum bir grup geldi ve o gece abimin düğününe katıldım, daha önce yaşadım ve ben o gece hissettiklerimi hala çok net hatırlıyorum, ne kadar acıdığımı, herkesten nefret ettiğimi...
Artık o grubu sevmiyorum, dinlemiyorum ve şuan üzülmüyorum belki ama yine de o anki sevgim ve burukluğum solmuyor. Ve bu grubu yıllar sonra da öyle hatırlayacağıma eminim, bin kat fazla acıyarak. Bu grubun benim için önemini nasıl anlatabilirim, bende şimdiye kadar çıkardıkları bütün albümleri olduğunu,ki sadece 2 grubun albümlerine sahibim albüm alan bir insan değilim, bulabildiğim bütün dvdlerine sahip olduğumu, o dvdyi binlerce kez izledikten sonra bile ders çalışırken hep arkada açık olduğunu, o ses olmadan kendimi iyi hissetmediğim günleri nasıl anlatabilirim?
Ben bir insana bağlanamadım, bir eşyaya bağlanamadım, ben seslere bağlandım.
Ve sırf o saçmasapan aileye, insanlara ayıp olacak diye benim kalbim kırılıyor. Kalbim o kadar kırılıyor ki.. Bir yol bulmaya çalışırken beynim acıyor.
Kuzenime benimle gelmesi için bilet bile almayı teklif ettim, sırf babam okay desin diye.
Ama şimdi düşünüyorum, benim için ne kadar önemli olsa da, babamı mahçup etmeyi mi seçeceğim kendi kalbimi kırmayı mı? Doğru olan apaçık, seçmeye gücüm yok.
Ve dünyanın o kadar derdi varken, benim derdim ne kadar ufak görünecek, güleceksiniz belki, özellikle Helene, üzgünüm dünyanın onca derdinin yanında kendi ufacık derdime yandığım için. Böyle birini sevmek ister misin ki.. Kim ister.
Ama dedim ya, söz geçiremiyorum, ses izin vermiyor.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Saçmalama çocuğum, insanın kendi kalbi dünyanın en büyük derdidir.
Der, susar giderim, diycem ama susamam hayır. :)
hiçbir öneride bulunamıyorum inan üzgünüm.
umarım en doğrusunu tercih edersin.

Harun Aktaş dedi ki...

Babalar ve evlatlar. Tanrı bizi görüyor olmalı. Seçimlerimiz bizi hem yakınlaştırıyor O'na, hem de O'ndan uzaklaştırıyor. Hangi tarafta olduğumuzla alakalı biraz da. Seçimlerimiz de öyle olsa gerek. Olman gereken yerde olmak. Bütün mesele bu.

in flames dedi ki...

En doğrusunu seçmedim tabi kii.
Bu sefer de yanlışı seçtim, napalım, böyleyim..
:)

in flames dedi ki...

Ah nasıl katılıyorum, hem yakınlaştırıyor hem uzaklaştırıyor..
Tarafım belli, doğruyu görüşüm. Ama doğruyu görmek kadar net olsa onu seçebilmek..
Umarım bir gün o yerde olurum.
Teşekkürler yorumun için. :)