13 Temmuz 2014 Pazar

we are all stories in the end


Size bir hikaye anlatmaya geldim, kendi hikayemi.
Aslında kimseye anlattığım yok, kendime anlatıyorum en çok. Geriye dönüp baktığımda, bugün, bu sabahın körü, bu saatte aklımdaki düşüncenin bunlar olduğu bileceğim. Kim olduğumu bileceğim.
Bunlar hep kötü bir hafızanın sonuçları, bir kaç hafta sonra kim olduğumu unutabilirim.

Geçen haftalarda bir gün, tabi kii hatırlamıyorum üstünden ne kadar geçtiğini, çok tatlı biriyle tanıştım.
O üniversiteden bu üniversiteye tanıtım günlerine giderken, psikoloji alanında öğretim görevlisi olan bu tatlı kadının ufak, sıcak ofisinde iki çift laf ettik.
Kapıdan girip oturduktan sonra bana ilk yönettiği soru neden psikoloji okumak istediğimdi. Ben de bundan bahsedeceğim şimdi. Orda kuramadığım cümleleri kuracağım. O tatlı kadın yüzünden kurmadığım cümleler değildi bunlar. Başkaları yüzünden kurmadığım cümlelerdi. Keşke onunla oturup sadece ikimizin olacağı bir yerde bir kahve için her şeyi konuşabilsem. Bu konu hakkında benimle gerçekten konuşabilecek birini bulabilsem.

Uzun zaman önce, değer verdiğim düşünceleri insanlara aktarmaktan vazgeçtim. Düşüncemi anlatmama değmiyorlardı, anlamıyorlardı. Ben de onlarla onların seviyesindeki düşüncelerimin sınırlarında iletişim kurdum.
O gün de bu seçimimden şaşmadım ve ona onca meslek arasından ilgimi çekenin sadece psikoloji olduğunu söyledim. Bölümler arasından diyecek olsaydım, cümlemi uzatabilirdik. Ama nefret ettiğim bir gerçek var ki, bir mesleğe sahip olmalıyım.
Maddi açıdan getirisi olan bir mesleğe.

Ben hayatım boyunca zorluk çekmiş bir insan değilim. Ailemin maddi durumu her zaman orta seviyede oldu ve hiçbir zaman isteklerim geri çevrilmedi. Buna öyle acı şekilde alışmışım, alıştırılmışım ki, şimdilerde şirketin pek iç açıcı olmayan durumu beni paniğe sürüklüyor.
Gerçi bunun olacağını beklemem gerekirdi, küçüklüğümden beri annemin bana defalarca söylediği şey bu şımarıklığı bırakmamdı. Eğer hep daha fazlasını istersem elimizde olanı da kaybedecektik ve ben bunalıma girecektim. Nitekim, her şeyimizi şükürler olsun ki kaybetmemiş olsak da, çok parlak bir durumda değiliz. Hayatım boyunca korktuğum şey başıma geliyor ve ben bir meslek edinme durumunda kalıyorum. Bunu düşünmek beni delirtse de ailem bir gün yanımda olmayacak ve ben tek başıma kaldığımda maddi bir dayanağa ihtiyaç duyacağım.
İşte o yüzden ilgilendiğim bölümler arasından mesleğe dönüşebilecek olanı seçtim.

Bu konuda iki teorim var.
1.Bu düşünce kafam zaman geçtikçe oturdu. İnsan psikolojisi, beyin yapısı, düşünce yapısı bana hep inanılmaz heyecan veren şeyler olmuştur. Psikoloji bölümünü seçmeye karar verince ilgim katlandıkça katlandı.
2. Her zaman buna ilgiliydim, her ayrıntı bunu işaret ediyordu ve yapmam gereken meslek bu.
Ve ben ikinci teorim üzerinde yoğunlaşıyorum. Neden mi? Anlatmaya çalışayım.

Bir kaç yıldır youtube'u her gün açıp video izleyen insanlardan biriyim. Okumayı öğrendiğimden beri kalın kitap hastası, kitaplara aşık biriyim. Bir kitap ne kadar kalınsa, ne kadar çok ayrıntı varsa, karakteri ne kadar derinden tanıyacaksam o kadar iyi diye düşündüm hep. Tabii karakteri yakından tanımak sadece sayfa sayısından ibaret değil. Ama bu tamamen başka bir hikaye.
Mesela insanlar bu cümleyi kurduğunda, bir şeyden bahsederken arada geçen bir konu için "bu tamamen başka bir hikaye" diyerek asıl anlattıkları şeye döndüklerinde, hep o hikayeye duymak için delirdim.
Bir youtube videosu izlerken, genelde makyaj ve kitaplar üstüne videolar izliyorum, diyelim ki bir kişinin makyaj yapmasını izlerken, o kişinin hep kendinden bahsettiği ayrıntılar beni heyecanlandırdı ve aslında makyajıyla ne kadar az ilgilendiğimi farkettim. Youtube'da çok meşhur olan çantamda ne var videoları beni hep heyecanlandırdı çünkü bir insanın çantası onun hikayesiyle ilgili çok fazla ayrıntı içerir.

Ben hayatım boyunca insanların hikayelerini duymak istedim, o yüzden kendimi kitapların ve farklı insanların hikayelerinin dünyasından alamadım. Ben şimdiye kadar tanıdığım, gördüğüm, duyduğum hatta okuduğum yazarların hikayelerini dinlemek istedim. Her insan bir hikaye ve ben kendi hikayemi başkalarının hikayelerinde kaybolarak oluşturmak istedim.

Bir insanın karşıma oturup bana içinden atmak istediklerini anlatması her zaman içimi ısıttı. Hayatım boyunca yapacağım işin bu olacağı düşüncesi kalbimi ısıttı, bu işi yapacaktım, her gün saatlerce en sevdiğim şeyi yapacaktım ve bunun için para alacaktım. Sağlamak zorunda olduğum geçimimi, para istemeden peşinde koştuğum şeyle sağlayacaktım.

Şuan bunu büyük ihtimalle yapamayacak oluşumun bilinciyle ağlıyorum, ağlıyorum ve neden kendi hikayemin bana yetmediğini merak ediyorum.
Neden kendimi hiçbir zaman sevmediğimi.
Ve bunu cevaplamak hiç zor gelmiyor bana. Hiçbir zaman fiziksel olarak istediğim insan olamadım, kimse olamadı belki de ama ben nefret ettiğim şey oldum her zaman. Ben olsaydım kendimi sevmezdim, neden benimle hala arkadaşsınız cümlesini binlerce kez kurdum. İnsanları kendimden uzaklaştırmayı bilerek ya da bilmeyerek binlerce kez denedim. Sadece bir kaç kişide deneyemedim bunu. Onları alıp hayatımın içine sokmak istedim ve hiç bırakmak istemedim. Beni sevdikleri o kadar okunuyordu ki gözlerinden, ben kendimden nefret ederken, onların sevmesine izin vermek istedim.
Hiçbir zaman güçlü olamadım. Kendimi ve yaptığım şeylerin sorumluluğunu kabul edemedim. Hala edemiyorum. Güçlü olmamayı ailemin suçu olarak görmeye çalışıyorum. Bana her şeyi verdikleri için kendi başıma bir şey kazanmayı bilemediğimi düşünüyorum.
Emek vermek, çalışmak yerine kolay yoldan elde etmeye çalışıyorum her şeyi.
Bunu yapamadığımda da ailemi suçluyorum, devleti suçluyorum, beni güçlü ve azimli yapmadığı için Tanrı'yı suçluyorum.
Hiçbir şeye gücüm yok bu hayatta, sevdiğim şeyi kovalamaya. Pes edip oturacağım. Biraz daha suçlayacağım. Biraz daha zarar vereceğim. Durmak istiyorum. Ama nasıl duracağımı bilmiyorum..

İşte benim "neden psikoloji okumak istiyorsun" hikayem böyle.
Ve diğer bütün psikoloji okumak isteyenleri de suçluyorum. Eşit ağırlıkta başka seçecek bölüm bulamadıkları için, böyle tutkuyla istemedikleri bu bölümü yazıyorlar, herkes bu bölümü yazıyor ve sonra ne oluyor? Bu bölüm ilk 2 bini alıyor. İlk 2 bin.
Ve ben pes ediyorum. İlk 2 bin içinde olmak rüya gibi bir şey, olurum, çalışırsam birinci de olurum ama buna gücüm yok, pes ediyorum. Çalışmak, emek vermek, keşke bilebilseydim bu kavramları.
Belki bir öğrenirim, öğrenirsem gelir yine kendime anlatırım. :)
Aranızda psikoloji okumak isteyen ya da okuyan var mı? Sizin hikayenizi de duymak isterim.
Ah, blogu da bu yüzden bu kadar seviyorum. İnsanlar anonim olarak içlerini döküyorlar burda, benim sevdiğim tarzda bloglar yapıyor bunu diyelim ve boom, işte en sevdiğim şey.

Doctor Who'yu da bu yüzden seviyorum. Çünkü o böyle böyle demeyeceğim, hiçbir şey anlatmayacağım. Ama Doctor Who'nun hikayesi benim sonsuza kadar dinlemek istediğim bir şarkı.
Bu arada şarkıları dinlerken de şarkı sözlerinden vokalistin hikayesini dinliyorum. Şarkıların müzik kaliteleri bir yana, onları sevmemdeki kocaman etken bu.
Ve vokalistin değil de başka birinin yazdığı şarkılar her zaman kalbimi kırıyor. Herkes kendi hikayesini söylesin canım, istemiyorum ben sesi güzel birinden, satın alınmış bir hikaye dinlemek.
İşte anlatmak istediklerim böyleydi kendim. Rahatladım, mutluyum. Teşekkürler.
Şimdi tek dileyim klimayı açtığım için alt ve üst katta oturan insanların rahatsız olması. Dayanamıyorum sıcağa, kışın değerini iyi bilmeyi unutma!

12 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok içten yazmışsın hoşuma gitti. Hep niye dökmüyosun böyle içini? Döksene işte.
sonra o döktüklerinle saçtıklarınla oynarız, elimize çalı süpürgesi sapı alıp kurcalar, araştırır inceleriz. Boş yaparız.
İnş bir yolunu buluyorsundur, oku sen psikoloji. Senin gibilere ihtiyacımız var, ben ölçtüm baktım var abi :)
Ben de istiyorum psikoloji. Çünkü beynim hiç susmuyor, hep bi şeyler kuruyorum, kafamda problem yaratıp bir de çözümler buluyorum. Böyle ölmeden önce izlenilmesi gereken filmler olur ya, orada hep hayat dersleri veren klişe sözler vardır, hani filozofların sözleri gibi. feysbukta paylaşılır hep.. İşte sürekli onlardan yapıyorum beynimde ve orada kalmasını kabullenemiyorum. Senin çok zaman önce vazgeçtiğin şeyi ben hiç içimden atamadım. Hep o kendi çözüm yöntemlerimi insanlara açıklamak istedim. Senin vazgeçtiğin şey için istiyorum ben. Hiç unutmam, bigün senle okul çıkışı, caddede, yürürken, ben sana bu soruyu sordum. O çok sevdiğin şarkıyı,diziyi hiç mi anlatasın gelmedi? dedim.
Önceden çok geliyordu, kimse ilgilenmedi, ben de söylemekten vazgeçtim tarzı bir şeyler söylemiştin. İşte bu yazının özetiydi o söz. Ben de şimdi bu yazını okurken "ben biliyorum" dedim. Bu sefer ben mutluyum işte.

Adsız dedi ki...

Blogunda yaptığımız yorumlarun direkt yayınlanmaması hiiç tatmin edici değil lan :p

Adsız dedi ki...

Blogunda takılıyorum, gözlerim kapalı.
Sonra ulan illa şiirsel şeyler yapıcam diye gözümü kapadım, okuyamıyorum ki diye hayıflanıyorum.
Rüzgar esmiyor ah,
gelse ya kış harbiden

Adsız dedi ki...

En sevdiğim şey sana şiir yazmak değil, ama öyle olsaymış diye düşündüm az önce.
Şiir yazasım geldi ama beceremem ki
daha önce yazmıştım sanırım?
yazmıştım tabi lan
hatırlamıyo gibi yapcaktım, sen hatırlatmış olacaktın, ben de "resmen hatırlıyo:)" diyip mutlu olacaktım, planım buydu :p
her şey mutluluk için :))

in flames dedi ki...

Evet çok içten oldu ama artık içimde tutamadığım, kendimi kandıramadığım için oldu. Elimde olsa yine kandırırdım, yine birilerinin üstüne atar suçu, kenara çekilirdim. Kabul etmeliyim, hepsini ben yaptım.

Ay teşekkür ederim, benim için hep en güzelini diliyorsun, seviyorum len.<3

Ama şimdi sen yazınca düşündüm de, ben dinlemek istemesine istiyorum da acaba çözüm üretebiliyor muyum? Yani terapinin olumlu bir şekilde sonuçlanması için yol gösterici olmam gerekir. Gerekir mi? Yoksa ben sadece dinlemeli ve seçenekleri mi sunmalıyım? Gerekmez bence, kimseye doğru olanın ne olduğunu söyleyemem ama seçenekleri sunabilirim.
Heh diyorum ki asıl çözüm bulabilenlere ihtiyaç var, kafanın içinde uçuşanların değerini biliyorum, umarım içinde kalmaz. Kalmamalı.
Çok kalırsa kitap falan yaz ben yayınlarım onu sen öldükten sonra. :D
Günlüklerini yayınlıyormuşum gfbmjf Düşüncesi bile şeyetti dimi, susuyorum.
O soruyu sorduğun günü ve o anı hatırlıyorum. Tam da o şey. Tam da.
Teşekkür ederim hatırladığın için. Sen her seviyeden konuşabildiğimsin, hep anlıyorsun, değer veriyorsun.
Teşekkür ederim "o" kişim olduğun için.<3 Ben de mutluyum.

in flames dedi ki...

Hahaha bilmez miyim.. Ama bloga girince yayınlanmayı bekleyen 4 turuncu yorum çok tatmin edici :D

in flames dedi ki...

Hahah takıl takıl bak gidicem dedin koştum yazılar yazdım :D
Kış :(
Kışın yaz gelsin diye ağlayanları gidip dövesim geliyor ama onları dövsem de gelecek yaz.
Hof finlandiyada yaşamak istiyorum. Üniversite falan yalan, soğuk için.

in flames dedi ki...

Seni gidiiii kediiiiii.
Sen bana şiir yazdın ki hatırlıyorum! *hatırlamıyor*
Salak mı ne, yazdığın her şeyi seviyorum şapsik. Yorumların da şiir gibi.
<3

Mert dedi ki...

Bazen çevremizde olan başka insanlar yüzünden konuşamayız karşımızdakilerle... :)

Evet... :)

Ben de bekliyorum in flames... :)

Brida dedi ki...

çok özledim!

in flames dedi ki...

Aww ben de seni Brida! O kadar dağıldık ki, kimseler kalmadı bizden..

in flames dedi ki...

Aynen öyle oldu.. :)
Umarım çok fazla beklemeyiz.. :))