20 Haziran 2013 Perşembe

they don't..


Bugün, bana kalsa asla gitmeyeceğim bir yere sürüklendim. İçten içe gitmem gerektiğini biliyordum ancak kendimi odamdan dışarı atacak seviyeye bir türlü getiremiyordum. İçerde kaldıkça başka şeylerle oyalanıyor ve unutuyordum. Her ne kadar insanlar beni görmek istediklerini ve buluşmak istediklerini söyleseler de onlara inanmıyorum. Bu iç güvensizlik nerden geliyor çok belli ve kimsenin beni görmek isteyeceğine inanasım gelmiyor. Belki de, en çok görmek istemesini istediğim kişinin görmek isteyeceği son kişi olmamdan kaynaklanıyor. Belki, artık fantr devrinin tamamen bitmesinden ve ordaki herkesin parmak uçlarımdan kayıp gitmesinden. Hiçbir zaman istendiğime inanmayan ben, tabi kii ilk yazan taraf olamazdı. Ve tabi kii insanlar isteksiz görünen ama sadece güvensiz birine sürekli yazmaktan sıkılabilirlerdi. Kendilerine yeni ilgi alanları ve yeni kişiler bulabilirlerdi. Ve ben tabi kii hepsinin farkında olup da birşeyler yapamıyor olabilirim. Uzun bir yoldan geldim ve aklımda sadece pinkin o güzel sesi dönüp duruyor.
Bazen gece, uyuyamazken birden sol tarafıma dönüyorum daha önce hayatımda kurmadığım, duymadığım saçma sapan cümleler kurup tekrar uyumaya çalışıyorum. Çoğu yaz gecesi saat 3'ü geçmişken kendimi yatağımdan fırlarken buluyorum ve sabah okuduklarımı hatırlamayacak olmama rağmen kitap okumaya başlıyorum ve günün ilk ışıkları görünene dek, kitabın son sayfası içime işleyene dek okuyorum, okuyorum. Aslında ben asırlardır doğru düzgün kitap okuyamıyorum. Asırlardır duştan sonra imkansız gerilen yüzüm için mükemmel kremi arıyorum, asırlardır ertesi gün soyulmayan mükemmel siyah ojeyi arıyorum ama süremiyorum.
Geçen annemin çekmecesinde o kadar güzel bir kalem buldum ki, uğurlu kalemim oldu. Gün içinde durup dururken kalkıp onu bütün göz kapağıma sürüyorum ve mutlu oluyorum. Böyle de saçma bir insanım.
Zaten bütün okuyucularımın gitmesine 2 hafta kaldı, bunalıma girebilirim. En azından onlar orda dururken, of salak salak şeyler yazıyor diye listelerinden silinmezken mutluydum. Bloglovin'e hiç ama hiç ısınamadım.
Aslında my mad fat diary'i yeniden izlemek istiyorum ancak bu internet beni herşeyden alıkoyuyor. Dizi izlemeyi planlayarak oturuyorum ve saatlerce başında kalıyorum ama kalktığımda tek bir bölüm bile izleyebilmiş olmuyorum.
Yazmak istediğim o kadar çok şey var ki, dürüst olmak istediğim kişi, çok yoruluyorum, çok yorgunum.

4 yorum:

Baykuş'un Notları dedi ki...

bir tukenmislik sendromu daha...mi desem bilemedim. Bu ara pis bir buyu mu vardir uzerimizde onu da bilemedim. Bir ic daraltisi bir bunalti ve hakikaten o soyulmayan siyah oje ya da asiri yaglandiri sivilce fiskirtmadan cildi nemlendiren harika krem falan yok bu dunyada. Iyi insanlarin oldugu paralel bir evrende belki.

in flames dedi ki...

Hem bizim hem ülkemizin üstünde o pis büyü.. Gerçi ben hep böyleyim. Dediğin gibi belki paralel evrende mutluyuzdur Baykuş kim bilir..

Adsız dedi ki...

Kitap okuyuş tarzını yiyim, ne denir ki.
:)

in flames dedi ki...

ay bu ne, gormemisim! Ben seni yerim! *icine soktu*