18 Haziran 2013 Salı

special needs



And after all, you're my wonderwall.
Bazen düşünüyorum, hatta bazen değil sürekli düşünüyorum. Ben okumak istiyorum evet ama amacım meslek sahibi olmak değil, herkesin altın bilezik olarak tanımladığı şeyi ben istemiyorum. Zaten 11 yıl çalıştım, çalışıyorum. Peki neden? Saçma sapan, masa başı bir iş sahibi olup sabah 7 akşam 7ye sıkışmak için mi? Hep daha iyisini almaya çalışıp para biriktirip, alacağım anlamsız şeyler içinde boğulmak için mi? Ne için iş sahibi olmalıyım? Neye ihtiyacım var? Neye ihtiyacım olduğunu zannediyorum? Kime söylesem bana bu şekilde yaşayamayacağımı, doğru düşündüğümü ancak bu ülkede böyle yaşama gibi bir imkanım olmadığını söylüyor. Ben de giderim o zaman. Cehennemin dibindeki köye giderim o zaman. Tek başıma ama ruhumu satmadan ölürüm o zaman. Çünkü bunları yapmaya cesaretim olsa bile, tek başına olmak istemiyorum. Ama ne var biliyor musunuz, tek başımayım. Sonra ne var biliyor musunuz, ben zaten bu sistemin içinde boğulmuşum. Bu kenarı olmayan nehirin dibindeyim ve yüzeyinden içeri süzülen ışıkları yakalamaya çalışan bir zavallıyım. Işığı arıyorum ama asla bulamayacak olan bir yalnızım. Çünkü ben kendimden de, senden de, ondan da nefret ediyorum. Çünkü ben kendimi de, seni de ve onu da seviyormuş gibi davranmak zorundayım. Çünkü zorundalıklar içinde kaybolmaya mahkumlaştırılmış bir nesiliz ve karşı çıkmaya çalışan cılız seslerimiz yedikleri tekmelerle derinlere gömülüyor. Çünkü benim içim içime sığmıyor ve dışarı çıkmak istiyorum. Dışarı yok ve ben bu beden de boğuluyorum. Her geçen gün daha fazla boğuluyorum ve sen boğulurken çıkardığım zayıf sesleri kahkaha olarak duyuyorsun. Kendi cehennemimde kavruluyorum ve bundan şikayet etmiyorum.

11 yorum:

Adsız dedi ki...

Arkadaş sen burda kent yaşamından tiksinip kulübeye kaçan sonra orda yalnızlık çekip geri dönen ve öylece koca bi yaz boyunca içinde ve dışında kent-kır arası mekik dokuyan zavallı sarhoş nankör şapşal ve egolu big Sur Jack'i olmuşsun, zavallı olmayabilirsin, egolu da olmayabilirsin, sarhoş da olmayabilirsin, Jack de olmayabilirsin, Big Sur Jack'isin ama.. hem şapşalsın da. :)
şapşik yaa.
ben de istemiyorum bi bilmem kaç sene daha. ya sen dersaneye filan şağapmadın di mi, ondan mı bu huzursuz öğrenci tavırları? :)
şaka ya, kızma bana. Dibine kadar haklısın.
güle güleeeğ

in flames dedi ki...

Bence de tam oyum yahu. Sarhoşum, Jackim.
Yaptım dershane falan sağaptım aslında ondan bu tavırlar, her gün sınav var diye mesaj geliyor. Kızmadım salakoş.
Ama başka şeylere kızdım. Kızmadım, üzüldüm. Dm'ye bak. Telefonuna bak. Whatsapp'e bak. Telefonunu yaptır......
Ve bana blog yazılarını silmediğini, taslaklarda durduğunu söyle.
Şifreni neden değiştirdiğini söyle.
Of neden gıcıksın onu söyle ONU.

Adsız dedi ki...

ben belki de o yüzden ikinizi de aynı hislerle seviyorum, geçen düşündüm ben bu adam mutluyken sevemem onu ki mutluluğuna bile acı sokuşturuyor bu piç, seni sevme şeklim de öyle. her bu tarz (bu tarz'tan kastımı illaki anladın) yazdığında nasıl memnun kaldığımı anlatamam, en sevdiğim şey, hem herkes de sıkılmayı veya acı çekmeyi hak edemez ki, senin her bu tarz yazın, seni özel biri yapıyor çok kolay. Dehşet kolay yaani..

aslında ben de tipimi tiplemeler konusunda şakayla karışık sana bi şeyler anlattığımı ummamış değildim oysaki. Cidden rahatım, senin de isteyebileceğin türde. Telefon kullanmamak.. ilk günde seni belki öldürür ama onu tattığında artık eskisi gibi olsun isteyemiyorsun. Telefon yokken yüzde yüz kitap var çünkü. O da çok kolay oluyor o zaman. Ayrıca işte o şakayla karışımımlardaki ciddiyetin konusu da cidden birilerini rahatsız ettiğim düşüncesiydi, sen olmayabilirsin ama napim whatsapp demek bahti demek amk. :( böylesi iyi..

Yazılarım taslak ablası, şifrem değişti çünkü artık "her şeyime koyacağım" tarz şifre buldum sonunda ! ve kimse bilmiyor bu sefer. :(

gıcık değilim' demiycem ama sen de deme, hepimiz öyleyiz, napim be , püff üzücü.

in flames dedi ki...

Yorumu okuduktan sonra gıcık diye fısıldadıysam ekrana, daha ne diyeyim arkadaş. Beni de mutluyken sevmiyorsun, zaten Jack olsam neye yarar ikimizde hüznün içinde kaybolmuşken.
Bu tarz derken dumanlı mı diyorsun, başka birşeyler mi anlamadım aslında illaki.
Tipli söylediklerim konuşmalar falan hep şaka, hep bir trip sen de biliyorsun ama..
Biliyor musun alışıyorum ben. Ya tamamen git ya da gel işte. Böyle ortada, bir gün varsın öbür gün yok.
Bir de şimdi ben de şifremi değiştirmeliyim. Gıcıklık ya bu, içimde var sinirleniyorum.
Bir de anlıyorum ki ben asla kitaba dönemeyeceğim o zaman.. Neyse işte of. bay bay.

Adsız dedi ki...

köstebek diye bir öykü var kafka'da yarım kalan ona benziyor bunlar. o köstebeğe

in flames dedi ki...

Okumadım ama merak ettim şimdi..

Adsız dedi ki...

okusan iyi mi ne olur

in flames dedi ki...

Peki nerden bulabilirim bu öyküyü? Adı köy öğretmeni sanıyorum ki, bütün öyküler kitabında mı var?

Adsız dedi ki...

Pşt.. baksana bi'

sen çilek misin karpuz mu? çilek isen eğer, karpuzlara bakıp "onlar gibi olmaktan başka çarem yok" dediğinde komik oluyorsun, farkına var..

Tamam örnek ile açıklayacağım o zaman; kendimden örnekleyeceğim!

Hayat koca bir tatil köyü. Çocukken hayallerimde etek takımlar giyinip holdinglerde cirit attığımı görürdüm AMA gerçek hayatta bunu hiç yaşamadım. Neden?
Çünkü ben istediğimde istediğim yere gitmeyi seçtim. Özgürlüğümü kısıtlamak istemedim! bir kurumun bana sadece senede 20 gün "istediğim yere gitme özgürlüğü" vermesini kabul edemedim.
Önceliklerim belliydi: hayallerim!
"Yazar olacağım ben" dedim, tamam henüz olmadım ama ölmedim de, yani bir gün olacağım :)Bana da dediler "yazma demiyorum hobi olarak yine yaz" diye, kıçımla güldüm üstlerine. Çünkü kimse benim kadar tatil yapmadı bu hayatta. onlar benim yarım kadar bile yaşamadılar ki bu hayatı... Sen şimdi sanacaksın ki babasının prensesi var karşında:)

Hayır ben 11 yaşımdaydım babamla annem boşandı. Ve 13 yaşımdan beri burnum boktan çıkmadı. Fakat sistem bu diyerek asla boyun eğmedim. Ne istiyorsam onu yaptım. Asıl bomba ise şu; ne görmek istersen onu görürsün. Benim etrafımda hayatı benim gibi yani "sadece keyif alacağı şekilde yaşayan, sürüye katılmayı kendisine uygun bulmayan" bir sürü insan var. 40 yaşında bir adam mesela. iş güç sahibi falan değil. araştırma yapma delisi. bir miktar parası var, onunla yaşıyor, "gittiği yere kadar" diyor. üniversitede sanskritçe öğrenmeye takmış bu ara.. eski yazıtları okuyup yorumlamaya çalışıyor.
başka biri; "gitmek mi zor kalmak mı" dedi bana, ne cevap verdim hiç hatırlamıyorum ama o gitmeye karar verdi bunun sonunda. Yürüyerek dünyanın bir kısmını gezdi. Önce parası yok diye başladı yürüme merasimi, sonra tarzı bu oldu. modern evliya çelebi diye haberleri yapıldı..

örnek çok ama daha uzatmak istemiyorum.
Benim bugün hayalim biraz para biriktirip seneye İrlanda'ya gitmek. bana o imkanı sağlayacak kadar para biriktirmekte bi'şey yok! İnternetten kazanıyorum ben o parayı. Hayatımı iş hayatına adamama gerek yok..
26 yaşındayım ben. ve bu hayatın bana öğrettiği en önemli şey; monoton bir hayat yaşayanlar ile; acısını ve sevincini uçlarda yaşayan insanlar arasındaki tek farkın YAŞAMAK ve YAŞIYORMUŞ GİBİ YAPMAK olduğudur.

soruma cevap ver, sen karpuz musun çilek mi? Bunu bul ve ne isen o ol :)
yani istemediklerine değil, istediklerine odaklan çocuk. daha kolay olur ;)

in flames dedi ki...

Gabriel, blogdan bir iletişim formu yolladım, baksana. :)
Bu yazıya burdan yorumla cevap veremezdim. Daha fazlasını hakediyordu.
:*

Adsız dedi ki...

Biraz zahmet ile bulabilirsin :)