7 Haziran 2013 Cuma

parçalanmış gözlerimin gördüğü, görebileceği..




Hayat bazen güzeldir çocuklar, neden güzeldir biliyor musunuz? dedi zenci teyze, etrafında toplanmış, üstü başı toz içinde parlayan çocuklara.

Çocuklar da neden diye sormuşlar tabi kii, çocuk masumluğunun verdiği heyecanlı. Gülümsemelerinde yarım umutlar varmış, parçalanmış gülüşlere, düşlere gebe.
Çünkü demiş zenci teyze, çünkü hayatta her şey zıttıyla vardır ve güzel şeyler, kötülük olmadan olmaz. Güzel şeyler, otoyolda çılgınca sürmeye ve sana gelmeye başlayan kötülüklerin habercisidir.
Aslında daha sabah, daha güneş onun gözlerinde doğmadan düşünmüştür ki, kötü şeyler olmadan iyilik kendini gösteremez, kötü şeylerle varolur. Farkına varmayız hiç bir zaman, gülüşlerin arkasına saklanır.
Ve herşey yerin dibine çöktüğünde anlarız iyiden kötüye dönenleri. Ben dibe çökmeleri severim, çürümüş gülümsemeleri sevdiğim kadar.
Ve sonra zenci teyze anlamıştır ki, bu hayatta çocukluğun masumluğu kaybedip, herkes kadar çirkinleşmeye başladığında, o kadar çok cehennem otoyolundan insan tanımışlardır ki, artık iyi şeyler bile, ardından kötü şeylerin geleceğini haber veren çaresiz bir imge olmuş, bulutlu gökyüzünün arkasında,sislerin arasında görünmüş.
Mutluyken hep bilmişsin ki, incelikte saklanan şeytan gelecek ve herşeyi yerin bin kat dibine tekrar gönderecek. 
Şuan aklımı o kadar toplayamıyorum ki, cehennemin dibinde Sam diye haykıran bir Dean'den, yol kenarında seni her zaman ki gibi seviyorum diyen Neal'dan bir farkım yok. Adını o kadar çok çağırıyorum ki bana acıyan bakışlarda eriyen silüetimi şeytan sırıtarak izliyor. Sesimde o kadar acı var ki o şarkıyı söyleyebilsin diye dövülen kızdan daha iyi söyleyebilirim ben. 
Öldüğüm zaman, cennet-cehennem zırvalıklarına mahkum kalmak istemiyorum. Aklım almıyor, almak istemiyorum. Ben öldüğümde karanlıklara gömülmek istiyorum. Ben zaten karanlığım. 
Ama ışığı hayal ettiğimi de nerden çıkardın, karanlığı tamamen içime çekme istediğimden bahsediyor olabilir misin? Edgar'ı ve babamı ne kadar sevsem de, onlar için, onlarla karanlık olmak istediğimden bahsetmek ister misin? Biliyorum, biliyorum benim yavaş yavaş kaybolan bir inancım vardı. Evet ben ışığı hayal ediyordum. Artık oraya hayal edilebilecek bir şey yok. Karanlık beni kanatlarıyla sararken mutluyum. Biliyorsun ben hiç ağlamadım. Karanlığın dikenleri omuzlarıma batarken ve kuzgun kapımı çalarken mutluyum. 
Benimle herhangi bir şeyden bahsetmek ister misin?
Hayır biliyorum istemezsin. Sadece kendimizi kandırıp yalanlara inanmasak diyorum ben.
Tek istediğim, isteyeceğim.
Olduğum ve olabileceğim.
Bitse ve ölümüne gülsek, evet ağlasak.
All I ever wanted was you, my love.
You're all I ever wanted, you, my love.
Tek istediğim ve isteyeceğim.
Hold me tight and bury me deep inside your heart.
Beni sıkıca tut ve kalbinin derinliklerine göm.
So far from light.
No more sunlight, nevermore.
Never again, faith, nevermore.
Just want to be buried and become darkness.
Just want to become darkness.
Diyorum ki ben zenci teyze değilim, asla olamayacağım.
Oysa tek istediğim ve isteyeceğim. All that I am, all I'll be.
Gözlerimin gördüğü, göreceği. En parlak ısıltışı gücün ve gururun.



O kadar çok gönderme yaptım ki, uçup gitsin istemem. Belki isterim.

Onun bana üfleyip, uzaklara göndermemi istediği kuş tüyü gibi isterim, uçup gitmesini. 


Cehenneme giden otoyol / highway to hell 
Zenci teyze / awaken
Dean Moriarty / on the road
The Raven-Nevermore / Edgar Allen Poe
Bury me deep inside your heart / HIM
Ve son olarak..



Ayrıca ben kendim, ülkede bunca olay olurken bireysel konular hakkında yazmayı eleştirirken, içimden taşanlara engel olamayarak burdayım. Zira eve girdim, odama gittim, çantamı koltuğa bırakıp bilgisayarın düğmesine bastım. Elimi yıkamaya gittim ve dönüp bilgisayar açılınca yazmaya başladım. Böyle günleri seviyorum, içimden süzülen kelimelerin karanlık kokmasını ve çürümüşlüklerini. Şimdide çantamın yanına gideceğim ve bugün için yapmayı planladıklarım yerine karanlığın içine düşmeye başlayacağım. Göz kapaklarımı dolduracak önce zift karası gözlerin, sonra saçlarıma dolanacak, omuzlarıma akacak. Göğüslerimin arasından akıp gidecek, ben hissedemeyeceğim. Parmak uçlarım uyuşup, sızdırdığı karanlığın evrenime çarpmasına şahit olana dek akacak, süzülecek, dans edecek ve ele geçirecek.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Allahım.. hani benim yazılarıma yaptığın bi yorum vardı şimdi ona gönderme yapıyorum, senin bu yazın da nasıl bi şifreli imgeli bi şey olmuş yaa. :)
şey çok güzel : dövülen kız. o zaman bi ara dinleyelim seni neslitçiiim (haaaaaaaaaağaaaaaaaaağaa)
şey de çok tatliş, kuş tüyü , üple ablası :))
Ay o oğlumuzu unutamıyorum , boynunun yumuşaklığı hala dudaklarımda :( çok tatlı aşkııııııım .:)
ya yazı anlaşılmasa da ne güzel olmuş belki de sebebi bu sen bilirsin hep böyle oluyor zaten.
neyse ne. :)
birinin yorumları gibi oldu yorumum, sen anladın.
bayyyy :)

in flames dedi ki...

Yok lan ne şifresi, direk yazdım sen anlamamak için ısrar ediyorsun bence. :) Teşekkürleeeer, bekliyorum senin şifreli yazılarını ama, hadi bir haftadır yazmıyorsun. Senin miran burası artık! Öpücükler.