10 Ekim 2013 Perşembe

personal jesus

Resmen içimdeki yazma isteği deliler gibi kaçtı bilgisayar saatlerce uyuzluk yapınca. Zaten aylarca çektim senin mallığını sony, artık camdan aşağı gideceksin, haberin ola.
İnsanın bilinç altıyla ders çalışmamak için kendine yapabileceği şeyler çok şaşırtıcı. Mesela kendimi duygusal bir ruh hali içime soktum, yazdım yazdım biraz önce. Ne için? Elbette coğrafya çalışmamak için. Of sinirim de bozuk. Hayır kızıp küsebileceğim bir şey yok, gidip modeme küsemiyorum da, içimde patlayacağım sinirden. Bazen o kadar birikiyor ki kelimeler içimde, birine patlamam gerekiyor, boğazıma doluşuyorlar, yutkunamıyorum, nefes alamıyorum.
Çoğu zaman kendisini bu patlamanın ortasında bulan kişi anneciğim oluyor, zavallı kadın, neler çekti benden. Bitmedi kadının çilesi. Evet kötü bir insanım. Evet düzelmeye çalışıyorum. Ama içime işlemiş kendimi ön plana koymak ya zor iş düzeltmek. Hayır üzülmeye, melankolik ergen takılmalarına izin vermiyorum. Onca insan varken benim haketmediklerimi almayan, mutsuz olmak o kadar hakkım değil ki, inanamazsınız. Dünyanın en mutlu insanı olmam gereken bütün olanaklar varken nasıl dünyanın en mutsuzu olabiliyorum, anlamıyorum. Salaklık işte, aptallık.
Her şey burda başlıyor değil mi? Kendime hitap şeklime bakınız. Nasıl sevmiyorum kendimi. Kendimi sevemediğimden, sevemiyorum diğer şeyleri. Bir arkadaşımın söylediğinin aksine, ben sevmeyi zerre kadar bilmiyorum. Ben parayı sevebilirim, gücü. Yüksekleri sevebilirim aslında yüksekler yerin dibi anlamına gelirken. İçimde o kadar var ki paranın-gücün maşası olmak, her gün farklı cepheden vuruyorl bana. İçimde süregelen bir savaş.
Bir yazar var arkadaşımın aşık olduğunu, adını elbet veremem. Ama ben napıyorum, değişiyorum. O yüzden vereceğim. Jack Keroujfdnjdksn. Soyadını bilmiyorum tamam mı? :D
Resmen arkadaşım seviyor diye böyle verebildim, ben sevsem veremezdim. Ah ne güzel kandırıyorum kendimi. Heh işte bu yazar diyorduk, bu yazarı okumayı çok seviyor arkadaşım çünkü akıp gittiğini düşünüyor. Ben de bugün arkadaşımın bir yere yazdığı bölümünü okudum onun kitaplarından birinin. Zen kaçıkları olabilir çünkü öyle şeyler geçiyordu içinde. İşte o bölümü hızlı hızlı okudum ve sonra baktım ki her şeyi gerçekten de anlamışım. Hızlı hızlı okumama rağmen çok net anladım, aktı gitti.
Ama benim okudum yazar öyle yazıyor ki, yavaş yavaş, kelimeleri dinleyerek, sindirerek okumanız gerekiyor. Başka türlü anlamıyorsunuz. Ama neden bilmediğim şekilde, bana Jack'i okumak çok zor gelirken ve kitabı aylarca-malesef elimde sürünürken, diğer yazarın yazdıklarını gece günlük okuyabiliyorum. Ben de bunu kendi içimde anlamlandırmaya çalışıyorum. Şöyle de bir yere varıyorum; ben sanırım bir yazıyı okurken ondan beni dinlendirmesini beklemiyorum. Zira Jack bunu yapıyor. Jack senin içini temizliyor. Evet okurken bunu hissediyorum. Sanki içime deniz havası doluyor. Zihnimi boşaltıp dinlendiriyor. Evet evet, aynen öyle. Ama benim yazarım, okurken benim içimi dolduruyor. Beni sıkıntıya sokuyor, düşündürüyor ve en önemlisi çok ağır hisler veriyor. Ferahlık vermiyor ya da aklımı boşaltmıyor. Beni karıştırıp ağır hislerin altına atıyor. Bazen canımı sıkıyor ama ben hislerim altında ezilip mutluluktan öleceğimi bildiğim için, sonuna kadar dur durak bilmeden okuyorum. Bu yoğunluğu seviyorum? Bana bu yol mantıklı geliyor. Başka bakış açıları da getirilebilir elbet, yarın sevgili Helene getirecektir zira.
Sanki bir yarış gibi, belki benim için sadece. Ben kendi yazarımı savunup sevdirmeye çalışıyorum, o kendisininkini. O öyle yapmıyordur elbet, saygılı bir insan gayet zevklere, ben öyle değilim zira.
Ama yazarımı sevmeyen biri başka biri olsa, inanılmaz önemsiz. Diğer çoğu arkadaşım sevgili yazarımın adını dahi bilmez, paylaşmam. Ama bu Helene işte, o kadar istiyorum ki benim hissettiklerimi hissetsin, zorluyorum bazen sınırları. Ama benim için ne kadar zorsa onun benim sevdiğim şeyleri sevmemesi, onun için de o kadar kolay sevmesi. Her şeyi deniyor, seviyor. Güzel bir insan yahu, çok güzel bir insan.
Benim yazılarımı da seviyor salak şapşik. Gerçi ben 10 gün cevap vermedim diye kızdı o da 10 gün yazmıcakmış ama bakalım.
Maillerime de çok cevap vermek istiyorum, o kadar aklım yerinde değil ki yazamıyorum..
Unutmadan, bakın gördünüz mü? Kendi yazarımın adını veremediğimi. Kötü bir insanım işte, nasıl sevebilirim böyle birini? Nasıl hapis olabilirim böylesine bir ruhta? Nasıl başkalarından sevmelerini bekleyebilirim?
Bekleyemem. Ama onlar sevdiklerini söylerler. Sonra bir daha söylerler. Gözümün içine bakar ve tekrardan söylerler. İnanmam onlara. Hayır, asla diye geri püskürtürüm.
Sonra geri gelirler, yüzüme yüzüme, bağırarak bir daha söylerler. Artık yorulurum, tamam derim. İnandım. Galiba beni seviyorsun. Güzel seviyorsun biliyor musun? Çok güzel. Gitmesen olur mu?
Onlar da gitmez zaten, kalırlar ve kalırlar.
Sonra bir gün gelir, başka birini severler. Senden yavaş yavaş koparlar ama daha gitmezler, koparken sadece senden de parçalar koparırlar. En sonunda bir bütün olan şey, iki parçaya bölünmüştür. Bir yarısı, yüzüne yüzüne seni seviyorum diyen yarısı kalkar gider. Bir bütünle bir olmaya giderler. Yanına gittiği kişi yarım değildir, hayır. Hatta daha da fazladır. Ama yine de ona giderler. Çünkü sen kabul edip onun yarısı oldun.  O senin bir parçan, organlarından biri oldu. Sen ona inanmazken çekip gitmezdi zaten. Bir parçan olduktan sonra giderdi, kopara kopara.
Peh, gitti işte. Diğer tam kişi de onu bıraktı zaten. Ama benim yarım oluşum asla tamir olamayacak.
Tek kendimi haklı görmeyişim şundandır ki, bunu ben de yaptım. Elbette yaptım. Diyorum ya, ben kötüyüm! İlk ben yaptım, hep ben yaptım. Şimdi o gidince kızmaya nerden hakkım oluyor? Onu yarım bırakmışken kendim, nasıl kızabiliyorum?
Yahu demedim mi ben size, öğrenemedim kendimi önde tutmamayı daha diye.
Kendimden nefret ederken de kendimi önde tutabilirim zira, bencilim ben bir de.
Hazır bütün kötü özellikleri almışken, yazamıyorum ben bir de. Baksana şu rezilliğe.

14 yorum:

deeptone dedi ki...

personal jesus ne güzel şarkı ya.
keruak. zen kaçıkları iyi tabi.
böle bi dolu yazar var.
alan watts örneğin.

helene. aranızdaki yazışmaları okudum hep.

bu yazın amaaa güldürdü beni.

kötü felan değilsin tabii.

kendini sevmemek olabiliyor.
iyidir ki bu.
motive eder bizi.
sora da seversin zaten.

kendini kötü hissettiğin bi dönem belki de.
tabisi geçicek.

anneler en çok bizi çekmeye yarar.
abuk sabuk konuşup üzeriz.

eee, yazarını sölersin bi ara.

bak ne güzel tatil geldi bu arada.
:)

benim yazarım ise bu arada, hermann hesse.

:)

Adsız dedi ki...

yavruuş aklıma "öğretemedim sana başkalarıyla paylaşmamayı Gözdeee" geldi. :) son paragraflarda.
ya senin blogun neden bu kadar çok "bizim sınıf" ? Yeter be, aklıma sınıftan birini getirmeyecek yazı yazacak mısın acaba bigün? :)

kankaa, tüm bu "kendin sevdiğin şeyleri başkasına sevdirme olayı" çok rezil çirkin. Her gün "hayır yapmıycam" diye söz verip yapmaktan kaçamadığım şey bu. Ama tam ben de unutmuşken Jack i alıp bloga yazmak ne demek ? Unutmuş muyum ben acaba onu bilmiyorum, Allahım içimde bir parça var mı ya da hala, ona aşık. Ona aşık. yapma , evet doğru söylemişsin. Alıp götürüyor beni, su gibi. Yaptığı en iyi şey bu. Beni öldüren şey bu.

Bana bak, istediğim zaman okuyorum seninkini, istediğimde de ara veriyorum şahit olduğun üzre. Dayanamayacağım biri de olabilirdi ve okumayabilirdim öyle demee. Kimse bir şey yapmak zorunda değil. O söylediklerimden hep vazgeçiyorum, o Onur-şehla sorunsalı adına söylediklerimden bahsediyorum. Kimse bir şey sevemez zorla, sevmeye de çalışmamalı, saygı başka tabii. Biliyo musun, bilmiyorum ya. Olduuukça karışık bi durum. Bak napalım biliyo musun, önümüze geleni sevelim. :) ya da seviyor gibi yapalım. Hayır, bunlara gerek yok. Önümüze geldiği gibi, hayır bak işimize geldiği gibi davranalım. Ya da içimizden geldiği gibi. ya da değişmesin hiçbir şey ,değişmek çoook zor ya.

Ama sen nasıl seviyorsun? Nasıl seviyorsun. Söylemiştim sana. İçinde sen olan ve bir parça da olsa sana ait olan, anlayıp hissedebileceğin her şeyi seviyorsun. Bir gün sana çıkacak her yolu. Yürüdüğün ve yürüyebileceğin her yolu. Tutup kendini çevirip de tanışıyor muyuz diye sorabileceğin uygun bir yol işte o her yol. Hepsine kendinle karşılaşabilme ihtimalin bağlıyor seni, sen kendini arıyorsun işte. Işığı arıyorsun :) eti puff.

son olarak şu gitmeler filan. Umarım tahmin ettiğim şey değil. Çok o ama.
Ama ne bilim. Üzülme artık yaa, üzülme şu gitmelere. Bu kocaman bir gerçek, sen kaçmaya çalıştıkça ben de üzülüyorum, biliyosun yaşamaktan kaçamayacağız.

Biliyosun diğ mi? Biz biliyoruz yaaaaaaaa.

in flames dedi ki...

Helene hastası aslında o tarz yazarların. Ben karmaşıkları çözmek istiyorum.
Okumuşsuun hatta heleneye bir yorumunda yazmışsın bir bilog arkadaşın vardı falan diye.
Heleneyle yazışmak hep güzel.

O sonra gelse, bir sevsem kendimi.

Yazarım ehehehe aslında bilinmeyen biri değil ama paylaşamam ki, sorunum bu.
Paylaşsam bile sonra gelir okuma diye kötülerim yazarımı. O derece.

Hermann hesse deyince siddhartha tabi kii. Ben de var ama okumadım bir türlü. ins bir gün. :)
senin en çok nesini seviyorsun hessenin peki?

in flames dedi ki...

Ah ahh, öğretemedim Gözde'ye bir türlü paylaşamamayı! Gerçi öğrenmesi gereken benim, paylaşmayı. Başkalarını da kendi yanıma çekmeye çalışıyorum düzeleceğime. :D
Kendin de geliyor musun aklına?

Bebeğim, bizim yanımızda sen hiç bir şey yapmıyorsun ki. Kızmasın şimdi ama serenay aşığının ve benim yanımda sen gerçekten hiçbir şey yapmıyorsun. Merak etme. Sen nasıl demiştin ben istediğim zaman okuyorum spirki diye, ben de öyle yapıyorum ki. İstemesem Jack olmam ki. Getir bu arada ptesi big suru unutma kdiwa.
Sen su gibi akıyorsun onunla beraber helene, belki boğuluyorsun o dalgalar içinde ama çok güzel görünüyorsun biliyor musun? O seni öldürürken çok güzelsin. Bir şey için ölen birileri hep güzeldir gerçi. Şayet sevgiyle ışık saçıyorsa içi kararırken o kişi, çok güzeldir.
İşte kimse sevmeye çalışmamalı aslında başkaları için bir şeyi, onur-şehla durumundaki gibi. Ama kimse de kırılmasını engelleyemez bu durumda onurun. Benim. Gerçi ben kırılmıyorum, sen bildiğin zorluyorsun okumak için. Ben ikimizin de elinde olmayan şeylere kırılıyorum her zaman. Hayatın elinde olan. Hayata çok kırgınım ben. Beni keşke arkasında bıraksa, o kadar hızlı koşamıyorum onunla zira. Dinlenmeliyim biraz içimin derinliklerinde.
Değişimin tanrısı olmaya çalışmayalım, melisin mailinde dediği gibi, olamaz zira tatlım. İçimizden geldiği gibi davracağız, öyle olmalı zira. Honey ile de bu sonuca vardık başka bir şey hakkında. Ve her şey de öyle değil mi aslında? O an nasılsa öyle işte. Nasıl istediysen, öyle işte.*büyükevablukada*
Arada çok aklıma geliyor da büyük ev ve bizim, ikimizin cebimizdeki taşlar.

YA. Ama ile başlayan paragrafın var ya? Onu da çevirmek istiyorum yolundan. Dur, tanışıyor muyuz demeliyim ona. Tanışmıyoruz belli ki. Peki tanışsak olur mu?
hahaahahah bak aklıma ne geldi --> "Çok hoşlandım tanışabilir miyiz?" istiklalin yorgun serserilerinin sesiyle.
Yine içim ürperdi düşününce. Sağ salim mezun olacak inş biz ordan...
Heh o paragraf. Eğer öyle yapabiliyorsam, umarım yapabiliyorumdur, eğer yapabiliyorsa helene, çok mutluyum işte. Öyle olmalı değil mi ama? İçimizden bir parça taşıyabilecek her şey sevilmeye değer değil mi? Bütün sevgimizi vermeye değer değil mi? Değer ki. Aklıma Jim geldi burdan. 2. sezona yorum yaparken yazmıştım bir yerde çünkü, Jim sanki her şeyi sevebilecek kadar büyük bir kalbe sahip diye. Jim'in kalbi kadar güzel olmalıyız biz de. Bence. Anlatmaya çalışmalıyız anlamasalarda. Hatta anlamadıklarında, telepatlarsa şayet öpelim bence. Sen telepattın dimi kanka? Hani dün anlamadın ya dediklerimi, gel bakayım bir yanıma. :D

Çok ne bu gitmeler? Ne tahmin ediyorsun? Bak şimdi anlaşalım. Sen bana burda tahmin ettiğin kişiyi ve sarılmayı özlediğin kişiyi söyle. Ben de sana giden kişiyi ve o diğer yazımdaki güneşi. Olur mu? Ama önce sen. Söz ben de söylicem. Şapşik söz?
Kaçmak istiyorum, imkansız biliyorum ama içimi acıtıyor be Helene. Kabul etmeye çalıştığımdan bu üzüntüm, ben kabul etmeye çalıştıkça içimde bir şey daha kırılıyor, o içeri girsin diye. Ben anlayayım diye. Ama anlamıyorum, içeri alamıyorum. Kabul edemiyorum. Aklım almıyor. Böyle olmamalı. Bir yerde yanlış var. Her yerde çok yanlış var.
Ama biz biliyoruz be abii, biz biliyoruz.
Yanlış olduğunu da biliyoruz. Biliyoruz bee kdiwa.
Yerim bu yorumlarını senin ben. Kızıyorsun geç cevap vermeme ama inan bu melisle olanla aynı şey. Öyle güzel ki, bilgisayara oturup uzun uzun yazmaktan başka bir seçeneğim yok, inan yok. Hiç olmadı. Zira abimin, güğkişin bilgisayarındayım bu sebepten.
Umarım 20 sene sonra hala biliyor oluruz, ikimiz de kdiwa..
:)

Adsız dedi ki...

Ben de melis-mail oldum birden o nolcaak?
kısa ve özce şeğapcam.
Şehla'nın bir anda çekip gidişinin seni (ki beni de, Onur u da) fazlasıyla sarstığını düşünüyorum öncelikle. Bu yüzden düşüncemi utanmadan çekinmeden yazacağım. Tıpkı Louis'i sevmemden utanmamam gibi, çünkü ben onun futbolcu kaslarını sevdim, kassız ve hisli ve içli ah gözyaşı tatlı-sesinden çok. Ki o da güzel ama ben konuyu başka şeylere yapıştırdım ve çat çekip alıyorum,acır mı ki? Ve biliyorum evet ağdacı olucam ben abi ya kaderimde var, seviyorum çat çekip koparmayı, yapıştırdıklarımı yaani. Çenem kopsun.

Diyorum ki. Her gitti'lerin Şehla'yı ve her gidecekler'inse bizi anlatıyor olmalı. Yaani, Şehla acıttı yıktı dağıttı, ve sen o yıkıma ağlayamıyosun bile. Çünkü ikinci bir yıkımın, hatta önündeki tüm o sayısız yıkımın korkusunu besliyorsun. Sen arkadaş canlısısın işte yaaa, canlısısın işte. Öleceksin sevgiden, fazla. Sevgin çok fazla. O kdar varsın ki demek istiyorum, belki de sevdiklerin kaldıramayıp gidiyor. Anladın sen. Ve üzülmen için demedim, üzülsen uygun olur ama bunun için demedim. o'na benzediğini belirttim ve bak yine aynı kapıya çıktık. Açar mısın o kapıyı, sen O'nu sana benzediği için sevmişsin işte yaaaa, ÇÖZDÜM BEEE.

Güğkiş benim abim değil iyi ki, çünkü aşık olurdum. (Sanki şimdi değilmişim gibi:)

Her yerde çok yanlış vaar'a da katıldım,gülmekten değil ve pat. Aklıma Burç geldi :)
artık şaşırmıyorum.

Jim kesinlikle sevmek için yaratılmış, ve güneş üzerimize sevgi saçıyor ve sıcacık, yanıyoruz.
Aman allahım bazen yazın en sıcak günü gelip çatıyor ve dönüp "o kadar varsın ki" diyip kaçıyoruz.
Ama bak nolacak biliyo musun?
Kış gelecek, bağıra çağıra. Ve hepimiz güneşe koşacağız. Ve sevgisi olan her zaman ama her zaman kazanan olacak, güneş kazanacak, gelişi-gidişi güzel olan güneş kazanacak. Çünkü gece varsa bile bu karanlığın varlığının marifeti değildir, güneşin yokluğunun marifetidir. Gidişi-güzel olan güneştir ve o kazanacak.

Ve sen de anla işte. Aysın, güneşsin. İkisi aynı şey işte, bunu anla artık.

veee melis-maili oldu bu daha var çok diyeceğim şey , oysa başka imkanım yok. Sen biliyorsun, bu yüzden anladın beni Kdiwa. Öptüm :)
hep bil.

in flames dedi ki...

Ben şimdi olamıyorum melis-mail, abim ders çalışıyor. :(

Acır galiba, sen ağdacı olma ki helene. Acıtıyorsun bak.
Hayır şehlayla bir ilgisi yok. Şehlanın gitmesine sarsılmadım öncelikle. Şehlanın gitmiş olmasına üzülüyorum, ilk arkadaşımdı lisedeki, sevdiğim ilk kişiydi. Bazı şeyleri hep ilk onla yaptık. Onu kaybetmek kolay değil. Ama üzgünüm sadece. Öyle oturup acı çekmelik, yazı yazmalık bir şey yok. Şehla bir şey yakıp yıkmadı. Belki sende olduğu için öyle sanmışsındır. Sen yazsana biraz, rahatlarsın.
Neden umarım şehla olmasın dedin ki?
Bence bunun kaldıramamakla bir ilgisi yok. Çok olmakla var ama. Aşkım eva olmakla var. Ah canım benim, onu zaten kendime tanıdık görmesem ilk başta sevmezdim heralde. Sanki kuzenim çıkacak, teyzem çıkacak (Allah korusun) benden biri çıkacak gibi. Ben çıkacak gibi. Çıksa keşke yaaa.
Heh, bunun kaçan kovalanırla ilgili var bee helene. Her şeyin onunla ilgisi var zaten. T'nin var, ki'nin var, merrynin bile var.
Hadi hadi, yeter götürdüğün kardeşler, benimkini bırak. Seninki de gelmiş bi koklaşın.

Ahahahahah sınıftan biri yine. Ya burç ne alaka? Kendisinin söylediği hiçbir şeyi dinlemediğim, ilgilenmediğim için... KOMİK DEĞİL AYŞE GÜLME ŞU ÇOCUĞA slkmbslkgf

Güneş başka biri ayşe, ben değilim. O yazımdaki biri. Ve evet o kazanacak. :)

Şey, anlasam bile, söylesen o daha diyecek çok şeyini? *anlamadı çünkü*
He bu arada hala o sarılmalı kişiyi söylemedin.. Söylersen söylicem ben de dediğim gibi.
Öptüüm.
Bilicez be oğluum.
*ayş kendimi neal sandım, Jack'e oğlum dedim ve hoş oldum tabi kii*
Ya sana o evanın "akıllı kız"lı hikayesini okutmak istiyorum. Bak yine yaptım. Benim sevdiklerimi sev, sev sev. Deep de yazmış ya, sadece kendimizi dinliyoruz diye. Ah ah.
Öptüüm. Bu sefer cidden.
Kdiwa.


Adsız dedi ki...

abiğ Burç diyodu ya "hocam ben Ercan a katılıyorum ama gülmekten." :)) galiba geçen sene olduğu için hatırlamıyorsun sen, ama ben unutmam biliğsin.
Özdemiğ Asaf R'leri diyemiyoğ bliyo musun? Diyo ki : "sana güzel deyoğlağ. Sakın olma."
Sakın olmasınlar o zaman kimseler.. :) Ve biz de Şehla'yla bi ara bunu espri yaptık "böğle konuştuk" ve ben özlüyorsam sebebi bunlardır, seninkiler de öyle olmalı, düşünmediğimiz zaman gerçekten sorun yok evet yazacak hiçbir şey yok. Ama maalesef bi şeyler silinmiş ve eğer düşünüp farkına varırsak kalbimiz acır. Ve bir düşünür müsün, güzel bir özlemle dolacak için ve içten içe bunu sana yaşattığı için Şehla'ya teşekkür edeceksin, hatta belki de durduk yere saçma sapanmış gibi duracakmış gibi ona mesaj atacaksın "ya biliyo musun sen çok hoş bir insansın ve teşkkür ederim" diyeceksin mesajında ama asla ağlamayacaksın. Çünkü sen biliyor olacaksın. Bak işte bu burdan geliyor. Şöyle: hayatın her inişi çıkışı sarsışı kabul edilir şeyler olmalı ve asla şaşırmamalıyız. Şöyle: Şehla gitti ve farkındayım ki üzülmem gerekiyor ama üzüntümü itmem gerekmiyor. Ama bu durumdan kurtulmam da gerekmiyor. Yani Şehla'yı geri getirmek istemeden özlemeyi bilmek bence o bilmek. Ben o yüzden çoook mutluyum şuan ve eminim Şehla'nın da sana etmesi gereken bi teşekkürü var ve yine eminim ki o da bunun farkında ve bi şekilde ayrılıklar bile bağladı sizi çok hoş değil mii? Çünkü bir arada olmak eğer çok fiziksel anlamda olursa, sıkıcı olur, yapmacıklaşır ve değeri uçar gider.

Sarılmayı özlediğim kişi kuzenimdi gerçekten de. Mesela onunla da konuştuk bunu, ben onu hiç hatırlamıyorum, düşünmüyorum, özlemiyorum veya istemiyorum ama bir anlığına da olsa düşünmeye kalksam "ohaaa ben bu kıza aşığım resmen nasıl olur da ayrı kalırız" filan diye şaşırıyorum ve hemen daha halini hatrını sormuyorken durduk yere "özledim" diye mesaj atıyorum. O da öyle söyledi ben seni seviyorum ama bunun hiç farkında değilim dedi. Ben de bir an fark edip ona sarılmak istemiştim ve o sarılmaktan nefret eder, ehe. sarılmadım zaten o yüzden :) ama hayat güzel

Kit mi demiş birileri yaa. Merry i anlamadım açıklarsın bi ara. Ama diğer ikiliyi anladım , e bi zahmet :) Onlar çok güzel kaçıyorlardı yaa. Bir de biz galiba hiç kaçmıyoruz. Sen bana demiştin ya "sen salaksın" diye, gerçekten salağım çünkü o kuzenimin kuzeni olan kişinin benim onla tanışmamdan öncesinden beri sevgilisi var-mış ve ben o süre zarfında belki de sayısız kere ilanı aşk ettim ona ve salak gibi kovaladığım için tüm bunlar. Yani rezil olmuşum ama bunu bile çok sonra anlayabildim ve ıyyyk utanıyorum, ama hayat güzel, RESMEEEEN.

İnşallah teyzen çıkmaz da... :) kuzeni bilemedim şimdi.. olsa olur sanki yaaa. Ya biz gidelim fındıklı'ya be. Tamam lan at bi yerden onu ya da isim ver de okiyim hadi zaten sıkılıyorum iyi gelir :)

KOMİK GALİBA BU HAYAT, dil anlatım dersindeki gibi hep itici kahkaham ama napim ya, komik olmasaydı gülmezdim.
:)

Ama güneş tamam ulan tamam değilsin, o yazıdaki biri anladım. Gidelim diyorum Fındıklı'ya :)
Ve evet umarım kazancı sen olursun. Yok kalbini zaten kazandı çoktan, umarım fark eder.

Anlarsın sonra yaa :)
Sürekli öpmeni anladım, anlayabilmek için. :)
Bilicez.
Oğlum'lar :) Ben de kendimi metroda çalışan biri sandım :) oğul sandım kendimi, pardon abla kapıycaz biz o kapıyı da..

Sadece kendimizi dinliyoruz tabii, Deep biliyo galiba ya :) ehehe
cidden , kdiwa.
At o hikayeyi baaaay.

deeptone dedi ki...

bu kdiwa what is it.
:)

Adsız dedi ki...

Tekrar okudum bi şeyler yaptım ama öyle karışmış ki, cidden salaga bağlamışım belki de. Bu neyy laan.
Abi resmen buldum. Bence biz bilmiyoruz. Budur olay.:)

deeptone dedi ki...

hesse. uzakdoğu felsefeleri, resim şiir, edebiyat, psikanalizle ilgili.
ondan işte.
hesse, carlos castaneda, john fowles, henry miller, marcel proust.
gözdelerim.
:)

deeptone dedi ki...

kolaylıklar başarılar sanaaaa, bi deee.
:)

in flames dedi ki...

Vaktim olunca ilk mim, sonra bu yazarlar eheh. Helene'le gidip bakarız kii. :) Çokça teşekkürleeer.:)

Adsız dedi ki...

sıkıntıdan bunnarı okuyorum, sonra şaşırıyorum, hiç ben yazmışım gibi değil :O

in flames dedi ki...

Hahahah neden ya çok güzeller keşke tekrar bunlara yapacak vaktimiz olsa. :(