4 Ekim 2011 Salı

filmimin sonu bir hüsran

biri var. aslında biz onunla çok benziyoruz.
onun gerçek yüzü, bütün iğrençliğiyle ortada hem de,
benimki ne kadar derinlerde bir yerlerde saklı olsa da
bir birleşsek aslında, tam otururuz birbirimize.
onun aradığı da benim, benim aradığım o, biliyorum.
ama hep benim sorunlarım, hep benim gereksiz aptallıklarım bizi ayıran.
ve buna bir dur demek kimsenin elinden gelmiyor, gelemiyor.

*living on the razor's edge*
durumu bizimkisi.
bana kazandırdığım en güzel şey de "m".
kazandırabileceğin tek şey de.
hayatıma renk katıyorsun o kadar.
sana bağlanmamalıyım.

sonra biri daha var.
dünyada beni ondan iyi kimse anlayamaz.
öyle kimyalarımız uyuşuyor ki, onu aslında olduğunu sandığı kişiden çekip alabiliyorum.
ona yeni kapılar açıp, zengin benliğini ortaya çıkarma olanağını sunuyorum.
o da bana neler sunuyor daha, orayı geç.
birbirimizin hayatına yeni tatlar katıyoruz. herşey güzel sanıyoruz.
sonra bir yerden patlayıveriyor ve toparlayamıyorum.
hissizleşiyorum. burda da *please tell me now what life is ?*

bu ikisi birleşse bile beni kurtaramaz, onu da biliyorum.
bu da benim için
*filmimin sonu bir hüsran, terketti beni esas oğlan.
birbirimize kavuştuk derken, yardımcı kadın oyuncu nerden çıktı, nerdeeen ?*

Hiç yorum yok: