Bullet The Blue Sky
Bölümün şarkısı olsun bu da.
Louis gözlerini açtı ve
tavana bakmaya başladı. Kabuslar eşliğindeki huzursuz uykusu mırıldanmalarla
bölünmüştü ve tekrar uykuya dalamıyordu. Hayatında her şeyin yoluna girmesi
gerektiğini, yarışmadan elenmediklerini, en yakın birkaç arkadaşı ve biraz
tanıdığı Harry ile birlikte bir grup olduklarını düşündü.
Bugün ilk provaları
vardı ve provaya kocaman göz altı torbalarıyla gideceğine hiç şüphe yoktu.
Başını kaldırıp Stan’e baktı. Onun hakkında ne hissettiğini düşündü. Sonra
derin bir nefes alarak boşvermeye karar verdi ve ayaklandı.
Susadığını farketti ve
etrafa bakınmaya başladı, hiç su kalmamış mıydı ? diye düşünürken sehpanın
üstündeki bardağı gördü ve bardağı kafasına dikti. Kendine gelmişti.
Sessizce kapıyı açıp
kendini dışarı attı. Bugün erkenden provaları vardı.
-
Tom son dizelerini söylemesi için Harry’e işaret ettiğinde, Lou
bugün ki provalarının hem güzel hem de garip geçtiğini düşünüyordu. Başını
kaldırıp dizelerini söylemeye başlayan Harry'e baktı. Çünkü ona bakabileceği
tek zaman buydu. Ona, sevgilisi olduğunu ve uzak durmasını ima ettiği geceden
sonra aralarına soğuk bir mesafe girmişti ve Harry onu her gördüğünde, yani
günün büyük bir kısmında, kasılıyor ve utanıyor, mümkün olduğunca konuşmuyordu.
Ama Louis, ona sevgilisi olduğunu ve uzak durmasını ima ettiği gece, böyle
olsun istememişti. Ne istediğini de kendi de bilmezken söylediği sözlerden
pişmanlık duyuyordu. Ama ani tepkiler verdiği zaman onun sonuçlarıyla
karşılacağının farkındaydı, yine de yapmıştı.
Harry ise derin bir utanç için de, Louis'den ne kadar kaçınmaya
çalışsa, onu daha fazla rahatsız etmemek için uzaklaşsa da Ona çekildiğini
hissediyordu, bunun kötü bitmeyeceğini bilerek
çekiliyordu. Ona baktığında tek düşündüğü şey, dünyadaki en güzel şeye
baktığıydı.
Kafasını boşaltıp sesine ve notalara odaklanmak yerine yaptığım
şeye bak diye düşündü ve sözlere geri döndü.
-
Stan ise provada olanlardan habersiz, Perrie’yle bir kafede
oturmuş keyifsizce kahve içiyorlardı. Stan, Louis ile artık eskisi gibi
olamayacaklarını anlamıştı ancak bitirmek de istemiyordu. Perrie’ye danışmaya
karar vermişti. Perrie’nin ise hala Harry’de takılıp kaldığı belli oluyordu.
Stan onun mutsuz yüzüne baktı ve masanın üstünden elini tutmak için uzandı. Gözyaşlarını
tutamayan Perrie eğilip başını onun omzuna yasladı, gözyaşlarının dökülmesine
izin verdi. Dökülüp, kapkara isle kaplanmış içini temizlemesine izin verdi.
Stan onu sıkıca tuttu ve bir an sonra kolundan tutup kaldırdı, onu eve götürüp
güzel bir uyku çekmesini sağlayacağını söyledi ve hesabı istedi.
-
-Hey dostum, sinemaya gitmek ister misin ? dedi Niall, grup prova
odasında yavaştan toparlanıp dağılmaya başlamışken. Harry de kağıtlarını
toparlamış gitmeye hazırlanıyordu ama bir kulağı Louis ile Niall'in
konuşmasındaydı.
Niall, Harry'nin kolunu tutup onu da kendine çevirdi ve
-Harry hadi sen de gel! Bu filmi görmenizi istiyorum!
Niall onları drama/romantik bir filme götürmeye çalışıyordu ve
çocukların ikisi de yüzlerini buruşturarak teklifi geri çevirmeye hazırlanırken
Niall onları kollarından tutup öne ittirdi, ikisini yan yana tutup yürütmeye
başladı.
Harry utançla başını eğip Louis'e baktı, bakışları koluna değdiği
hatta ona bu kadar yakın durduğu için özür diler gibiydi çünkü Louis'in onun
varlığından rahatsız olduğuna bugün emin olmuştu. Tanrı aşkına provada bir kere
bile ona bakmamış, Harry ona Paul adına bir şeyler söylemesi gerektiğinde cesaret
edememiş, Liam'a söylemesi için yalvarması gerekmişti.
Louis buna aldırmıyor gibi görünüyordu, Harry'nin utangaç
gülümsemesine rahat bir sırıtışla karşılık verdi ve dışarı çıkıp bir taksiye
atladılar. Sinemaya vardılar ve sıraya girip bilet almak için beklemeye
başladılar. Aralarındaki gerginliğin tamamen düzelmediğinin farkında olan Louis
bir şeyler yapma gücünü kendinde bulamadı, sadece yumruklarını sıkarak orada
öylece beklemeye devam etti.
Niall'ın telefonu çaldı ve heyecanlı bir şekilde konuşmaya
başladı. Bu bir arada durmalarını sağlayan tek şey olan Niall'ı da aralarından
çıkarırken sessizce sıranın gelmesini beklediler. Sonunda sıra onlardaydı,
Niall söz verdiğini gibi biletleri alacaktı ama telefonla olduğu için parayı mahcup
bir gülümsemeyle Harry'e verdi. Bilet işi halledilmişti. 2 grup arkadaşı
sıradan çıkıp yürümeye başlamışlardı, Niall arkadan onlara yetişti ve
-Çocuklar çok üzgünüm! Acil bir durum var Simon 5 dk içinde
stüdyoda olmam gerektiğini söyledi! Tanrım ona işim olduğunu söyledim ancak
Simon'ı bilirsiniz, bundan daha önemli bir işim olamayacağımla ilgili bir
konuşmaya başlamaya yelteniyordu ki ona geleceğimi söyledim. Ama biletleri
aldım artık, bari siz girin!
-Ama Niall bekle-
-Olmaz bi-
-Görüşürüz! dedi Niall ve koşarak uzaklaştı.
-Ee o zaman Harry, girelim mi?
-Hmm bilmem ben ee-
-Hadi.
-Bak seni rahatsız ettiğimin farkındayım, biletleri hala geri
verebiliriz?
-Rahatsız etmek mi? Dostum öyle bir şey yok, hadi!
-Hmm peki.
Louis’e son bir kez emin olamayan bir bakış attıktan sonra daha
fazla mızmızlanamayacağını farkeden Harry de onun peşine takıldı ve salonu
aramaya başladılar.
Filme gireli daha 15 dakika olmuştu ve ikisi de sıkıntıdan
patlamanın sınırına gelmiş bir şekilde bakışıyorlardı. Sonra Harry, filmdeki
karakterlerin her söylediği hakkında şakalar yapmaya ve Louis’nin kulağına
komik sözler fısıldamaya başladı. Gerginliğin azaldığına memnun olan Louis de
ona katıldı ve sonunda seyircilerin rahatsız olduğunu farkeden Louis sessiz
olması için Harry’e sus işareti yaptı. Harry buna aldırmadı ve Louis’in elini
alarak ona filmdeki sahneyi gösterip gülmeye başladı. Louis’e dayanamayıp
kıkırdadı. Sonrasında ikisi de sustular ve Harry başını eğip hala tuttuğunu
farkettiği ele baktı. Sonra her şey bir anda gelişti. Başını kaldırdığında
Louis de ona kocaman şaşkın gözlerle bakıyordu ve ağzı hafifçe aralanmıştı.
Harry ne yaptığını düşünmeden öne eğildi ve Louis’in dudaklarına yapıştı.
Şaşkınlıkla ağzı açılan Louis’nin bu hareketinden faydalanan Harry öpücüğü bir
anda derinleştirdi ve Louis’in cevap vermesi için haşince öpmeye başladı.
Şaşkınlığını üstünden atan Louis en sonunda dayanamayıp ona karşılık vermeye
başladı ve Harry’nin elini daha sertçe sıktı, diğer elini onun kıvırcık
saçlarına geçirmek için kaldırdı ve Harry’i sertçe, arzularını akıtırcasına
öptü. En sonunda nefes alamayacak duruma gelen Harry sertçe dudaklarını ondan
kopardı ve nefes nefese boynuna ıslak öpücükler kondurmaya başladı. Hiçbir şey
düşünemez halde olan Louis, kıvırcığın başını sertçe boynuna bastırdı ve
inlemesini bastırmak için dudaklarını onun saçlarına gömdü.
Her şey, artık her şey çok fazla gelmeye başlamıştı. Buna
dayanmaları mümkün değildi, dayanmaları gerekmiyordu. Dürüst olmayı denemişti
Louis, ona biriyle birlikte olduğunu söylemişti ama aralarındaki çekimi inkar
etmek artık mümkün değildi, daha fazla katlamıyordu.
Kollarını ona doladı ve sıkıca sarıldı. Harry başını kaldırdı ve
onun bir andaki bu duygusal sarılışına anlam vermeye çalıştı. Gözlerindeki
hüznü, pişmanlığı ve bunun yanındaki tutkuyu ve parlayan rahatlamayı
görebiliyordu. Sonra bakışları tekrar dudaklarına indi ve kendini tutamadı.
Louis’in dudaklarına baktığında kendini tutması şimdiye kadar çok zor olmuştu
ve artık dayanamıyordu. Onu bu sefer yumuşakça öpmeye başladı, onu sadece seksi
bulduğu için değil, onda daha derin şeyler bulduğu için öptüğünü söylemek
istiyordu ve sözlere gerek yoktu, öpüşü her şeyi anlatıyordu. Louis’in
dudaklarında hafif bir gülümseme hissetti, o da gülümsedi ve sırıtarak
dudaklarını ayırıp birbirlerine baktılar.
Her şey o gün başladı. Yeni başlangıçlar ve bitişlerin hepsi o güne
toplandı ve herkesin hayatında bir dönüm noktası oldu. Bunu istemediler, memnun
olmadılar bazıları. Bazılarıysa sonsuz mutluluğa kavuşmuş gibi hissetti ve
kaybetme korkusuydu doldu. Ama yine her şey hayat nasıl isterse öyle
şekillendi. Söz hakkına sahip kimse olmadı, olamazdı.
Yazar notu : Biraz kısa olmuş olabilir ve uzun bir ara da vermiş olabilirim, elimden gelen bu ne yapalım :) Farkettim ki tek bölüm (one-shot) yazmak güzel ama bölümlü (chaptered) gerçekten zor bir hayran hikayesi (fan fiction) türü :) Orjinal öyle olduğu için parantezde belirtelim dedim :) Umarım beğenirsiniz, yorum bırakırsınız :)
Yazar notu 2: Ayrıca hikayenin plotunu değiştirme yönünde kararlara gitmeyi düşünüyorum ama bilemiyorum, fantastik hoşunuza gider mi yoksa reel hayat çerçevesi içinde mi kalalım ? Yalnız sanki yüzlerce okuyucum var mı konuşmuyor muyum, okuyan varmış gibi :) Öhöm.
2 yorum:
Bebegim sana kalmis fakat uzaklasma derim reel olandan :)) ustelik bu da ney sinema salonu seysiii ! Siktir filan oldum :) dunse hassiktir olmustum.. Sen napiyosun boyle :) bunu begendim ama devami da olsun.. Neyin devamindan bahsettigimi anladin sen :))
Resmen şağaptın! böyle okuması çok daha kolay ve zevkli.
Yorum Gönder