31 Mayıs 2012 Perşembe

deep sea baby, I follow you

Yine yeni kararlar, yeni kararlar.
ehe abim yine i follow you'yu açtı, o açmasa da öyle bir dilime doladı ki, ben zaman söylüyordum..
Hafif bir rahatlama. Sanki herşey güzel olacakmış gibi.
Bir sefer de öyle olsa ? bir seferde vincent'in dilinden "life has betrayed me once again" demesem ?
Aklıma söyleyişi geliyor, hissettirişi.
Life has betrayed me once again.
Kuşum öldü biliyor musunuz. Şişko, tatlı minik kuşum.
Babam gidip yenisini, aynısını almış. Sanki hiç ölmemiş gibi.
Ama yenisini alması, daha da kötü, ölmesinden daha da kötü.
O benim minik civcivimdi. Civciv gibiydi ya kuş değildi.
Yenisini falan istemiyordum yerine.
lost control
i accept that somethings will never change.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

we found love in a hopeless place

daha güzel bir yazı yazmaya geldim buraya.
honey de beni mutlu görsün, canım benim..
Mutlu değilim de. Bilemiyorum.
Herşey şuan o kadar belirsiz ki.
Sınıfta öyle bir kalabilirim ki, Tanrım fear in my heart, always.
Neden bu kadar ingilizce-türkçe karıştırdım bilemedim.
Başım öyle ağrıyor ki, geldiği gibi yazıyorum.
Honey, is that true? It's better than I ever even knew.
They say that the world was built for two.

my man, im your little scarlett

aslında değilim.
ne istediğimi bilseydim herşey daha güzel olurdu.
başta istemeyipte sonra pişman olduğum ne çok şey var.
ve bu gece başım öyle ağrıyor ki i cant handle any of it
yeni şeyleri sevmiyorum.
değişiklikleri de.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

chasing pavements



Should I give up or should I just keep chasing pavements, even if it leads nowhere?
Coğu zaman, insanları tanıdığımı zannediyorum. Birine bağlanmak istiyorum, bir bütün olmak ve güvenebileceğim tek kişi olmasını. Farklı insanlar geçip gidiyor hayatımdan, hepsi kötü izler bırakıyor ve ben tekrar deniyorum. Deniyorum, deniyorum, bulamıyorum. Çizeceğim yolun ne olacağını, benim kim olacağımı, nerde olacağımı ve yanımda kimler olacağını kendim seçemiyorum. Hayat beni saçmasapan noktalara getiriyor. Her zaman pişman oluyorum. Ama bu pişmanlığı haketmiyorlar bile ve daha da kötü hissediyorum. Daha bu yaşta ne yaşadım ki sanki meselesi de değil. Çok şey yaşayabilirim ben bu yaşta. Hiçbiri de zamanla geçmez, unutulmaz. Ama insanlardan nefret ettiğim kadar da, yalnızlıktan korktuğumu göz önünde bulundurduğumuzda, i'll just keep chasing pavements. Ve beni bir boşluğu sürükleyecek, hiçbir yere götürmeyecek.
Hiçbirşey, duygusal çöküntüler yetmiyormuş gibi derslerle başa çıkamıyorum ve insanlara kalmaktan ne kadar korktuğumu anlatmaya çalıştığımda herkes sana güveniyorum, geçersin diyor. Bana güvenmeyin! Çünkü ben burda kalıyorum ve hiçbiriniz anlamıyorsunuz. Ne kadar çalışırsam çalışayım olmuyor ve ben fen seçmekle çok büyük bir hata yaptım. Seneye kendime yeni bir yol çizeceğim, ama her zamanki karamsarlığımla konuşursak o yol beni daha da kötü bir çıkmaza sürükleyecek. Okulumdan nefret ettiğimi söylemiş miydim ? Gerçekten arkadaş diyebileceğim bir kişim olmadığı düşüncesine kapıldığımı bazen? O kadar insanın arasında, gerçekten hiç arkadaşım nasıl olmaz ? Yanımda olan bir kişi. Yalnızlıktan, umutsuzluktan nefret ediyorum. Çok kötü bir modda olduğum, kötü bir dönemden geçtiğim için tabii yazımda böyle birşey oldu. Bazen mutlu olduğum doğrudur, geçiçi mutluluklar.

bu bir mimdi, ve konu yok gibi birşeydi, iç dökme diyebiliriz. işte içimi döktüm, kapkaranlık içimi.

kapkaranlık deyince aklıma geldi. kıskançlıklarım, çekememelerim, ah herşey. Bu okuldan nefret ediyorum. Ayşe derdi bunu eskiden, okuldan nefret ettiğini söyleyip dururdu. Bende saçmalayıp nakil gitmesinden falan korkardım bir yandan, bir yandan da anlamazdım neden nefret ettiğini. artık anlıyorum.

Erkeklerden nefret ediyorum ayrıca. Evet burası nefret kusma yerine dönüyor. Sürekli seninle ilgilenip, her sözünle gözlerinin parlamasına yol açan ama bir adım atmaya korktuğu için herşeyin sönüp gitmesine neden olan erkeklerden.

Biscolatalar çok güzel ayrıca, her çeşidi. Yiyip yiyip sanki o reklamdaki adamlara sahip olma şansımızı sıfıra indiriyoruz, ne büyük çelişki.

something tells me you know how to save me? demek isterdim ama something tells me you cant never and ever save me.

abimin koridordan geçerken attığı bakış bana dersime dönmem için uyarı mesajı verirken, okuyan varsa eğer ki honey dışında sanmıyorum, nefretimden dolayı üzgünüm.
sadece dünyadaki en karamsar ve dertli insan gibi davranmak hobime dönüştü. kendime acımayı ne zaman bırakıp birşeyler yapacağım acaba? içeri gidip biscolatayı almayı düşünürken değil elbette. benim irademi kim yemiş ?

Keşke ipadim olsa ve fan fic okuyabilsem tüm gün. keşke okul bitse ve bilgisayarımla yapışık yaşamaya başlasam, honey birşey söylediği her seferde dersim var demesem.. şu hafta bir geçse, ah bir güzel geçse. lütfen Allah'ım, sadece sınıfı geçmek istiyorum.